▪︎▪︎

Eve gelir gelmez beni kapılarda karşılayan ev ahalisini görmek zaten ayarları bozulmuş bana hiç iyi gelmedi. Bıkkınlıkla gözlerimi devirdim. Sorgu çekecek havamda değildim. Dudaklarım ve boynum karıncalanıyordu. Yıkanmak istiyordum sadece.

Onları görmezden gelip usulca yanlarından geçip giderken ''neredeydin?" Diye soran Mahur ile bunun o kadar kolay olmayacağını anladım.

''Hava almaya çıktım.'' Diye mırıldandım düz bir sesle.

''Bir daha ne olursa olsun tek gitmeyeceksin. Yanında korumalardan biri olacak.'' Cevap vermemi beklemeden sert adımlarla gidince Sıla'yla bakıştık. Gözlerindeki nefret yerli yerindeydi. Bakışlarıyla meydan okuyordu sanki. Ve ben bu savaşı kaybettim. O kadar beklemediğim şeyler yaşamıştım ki az önce, kimseyle uğraşacak gücün kalmamıştı. Umursamadan arkamı dönüp asansörün olduğu koridora yürüdüm sarsakça ve zar zor dar kabine attım kendimi.

Gözlerimin önünde durmadan aynı sahneler dönüp dururken ne yerdeydim ne gökte o sırada. Eve gelişim bile rüya gibiyken kıyafetlerimi yırtar gibi çıkarıp banyoya girdim. Geniş aynada ruhum çekilmiş gibi görünüyordum.

Görkemin bir erkekle ilişkisi olmasından daha kötü bir şey varsa o da sevgilisinin beni o sanmasıydı. İşte bu, her şeyden daha kötüydü. Beni Görkem sanıp sarılmış, öpmüştü. Her temas ettiği yeri iyice yıkarken kaynar suya rağmen titreyen vücuduma söz geçiremiyordum. Birkaç kere öğürdüm. Beni bu duruma düşürdüğü için Görkem'den nefret ettim. Durmadan aklımda dönen işkence yöntemleriyle kendimi rahatlatmaya çalıştım ve su buz gibi olana kadar banyodan çıkmadım.

Aklım almıyordu. Aşk için bu kadar gözü kör mü olmuştu?

Parasını yedirecek kadar severken tek söz etmeden terk etmesi ne kadar mantıklıydı?

Bir bok anlamıyordum.

Odaya geçip üstümü giyinirken masaya bir bakış attım. Eğer kafam bu kadar dolu olmasaydı çıkmadan önce bıraktığım hapların olmadığını görürdüm. Ama kafam o kadar doluydu ki baksam bile görmedim. Görsem bile düşünmedim. Yatağa girdim ve bugünü hafızamdan silemeyeceğimi bile bile unutabilmeyi diledim.

▪︎▪︎

Sabah sessizdim. Aklım hâlâ dünde kalmıştı. Yine de etrafımdaki olayların farkındaydım. Adil ve Sıla'yla şoförün gelmesini beklerken Akan'ın okul servisine bindiğini görünce kaşlarım çatık Adil'e dönmüştüm.

''Akan niye bizimle gelmiyor?" Gittiğimiz okul ana sınıfından liseye kadar öğretim veriyordu ve Akan'da okula bağlı birkaç kilometre ilerideki kolejde okuyordu.

Adil cevap vermeden önce etrafına baktı. Biraz uzağımızda ama her konuşmamızı duyabilecek mesafede olan babasını görünce derin bir nefes aldı.

''Akan çekingen bir çocuk. Pek arkadaşı yok. Mahur hanım arkadaş edinsin diye servise vermenin daha iyi olduğunu düşündü.'' Hiçbir şey söylemeden giden servisin arkasından baktım. Akan... o çocuğa karşı engel olamadığım bir şefkat duyuyordum. Kardeşlik bağı dediklerinden mi bilmiyordum ama ne zaman üzgün olduğunu görsem sinirleniyordum. Koruma içgüdüm beynimden önce harekete geçiyordu.

Dakikalar sonra araba geldi. Yanımda Sıla önümde Adil varken camdan dışarıyı izliyordum dalgın gözlerle. Kimse konuşmuyordu. Sıla kulaklık takmıştı. Onu her gördüğümde olduğu gibi yine dünyadan soyutlamıştı kendini. Onun yaptığı gibi ben de telefonumu elime almıştım ki gelen mesajla yumruğumu ısırdım. Erdem denen piç yazmıştı.

Erdem: günaydın aşkım

Sinirden elim ayağım titrerken telefonum yine titredi.

Erdem: çok özledim seni. Ne zaman gelirsin mekâna?

Telefonu tamamen kapattım. Sıla'nın bakışlarını hissediyordum ama dönüp bakmadım. Bacağımı sinirle titretirken sağlam elimde parçalamak ister gibi sıktığım telefonu camdan atma isteğiyle savaştım tüm yol.

Okulun otoparkında durur durmaz indim. Emre biraz ileride kızın biriyle konuşuyordu. Beni görür görmez yanıma gelmeye başladı. İnsanlardan biraz uzaklaştığımızda yakasından tutup kendime çektim. Emre neye uğradığını şaşırmıştı.

''Selim, ne oldu lan?"

''Sana bir kere soracağım Emre. Görkem'in sevgilisi olduğunu biliyor muydun?"

''Ne? Hayır. Sevgilisi mi varmış? Kim, okuldan mı?" Umutsuzca yakasını bıraktım. Ona cevap vermeden okula doğru yürürken Emre peşimden gelip konuşmaya devam ediyordu.

''Oha Görkeme bak sen. Bunca zaman gizlemiş mi yani? İyi de niye gizlesin ki, hiç Görkemlik bir hareket değil.''

''Darlama beni Emre. Zaten canım burnumda.''

Sustu ama merakla bakmaya devam etti. Sınıfa gelene kadar da bu böyle devam etti. Benden bir şeyler beklediği ortadaydı. En sonunda ''anlatmayacak mısın ne olduğunu?" Diye sordu.

''Anlatacağım, sonra.'' Hocanın gelmesiyle önüne döndü. Ben de rahat bir nefes verdim.

Fakat hayatın bana garezi varmış gibi daha dersin başlamasına on dakika olmamıştı ki kapı çaldı, müdür ve arkasında hocalar sınıfa girdi. Emre ''kesin arama yapacaklar.'' Diye mırıldandı.

Gerçekten de hocalar sınıfa girer girmez herkes de bir kıpırdanmalar oldu. Ve müdür ''hocam kusura bakmayın.'' Diye giriş yaptı. ''Acil bir arama yapmamız gerekiyor.'' O anda garip bir şey oldu. İki ön çaprazında oturan Adil arkasını dönüp bana baktı. Yüzünde kinci bir ifade varken beklemediğim şekilde gülümsedi.

Anladım, başım dertteydi.



Bu çocuğun burnu boktan kurtulmuyor.





Trouvaille (GAY)Where stories live. Discover now