Erdem

437 51 26
                                    

Şoktan nasıl çıktım da üstümdeki adamı ittim ben bile bilmiyorum. Hırsla dudaklarımı kazırcasına silmeye çalıştım. Midem bulanıyordu.

''Görkem.'' Bana uzanan elini yarı yolda durdurdum.

''Dokunma.'' Dişlerimin arasından öfkeyle konuşurken hayretle gözlerini irileştirdi.

''Görkem benim lan, Erdem.'' Hâlâ aynı ifadeyle baktığımı görünce birden dizine vurdu sinirlenerek. Çaktırmadan geri çekildim biraz. Hareketleri dengesiz duruyordu. ''Hay Allahım ya!'' Diye söylendi. Sonra hızla öne eğildi, yine dibime girdi. İğrenç nefesi yüzüme vurdu ama bu kez kendime hakim oldum. Geri çekilmeden sabit bir yüzle baktım. Gözleri yüzümde geziniyordu. Sonra aniden yüzümü avuçları arasına aldığında bakışları yumuşamıştı. ''Hastaneye gelmedim diye kızdın değil mi? Ama ne yapayım bebeğim, o yaşlı cadı hastanenin kapısından bile sokmazdı beni. Telefonun da bozuldu mu ne ulaşamadım zaten. Okulda bile arkana adam takıyor kahpe karı. Ancak yalnız yakaladım seni.'' Yüzümü okşayan eller beni boğuyordu. Midemden yükselen kaynar suları hissediyordum. Bir an önce buradan kurtulmam gerekiyordu.

''Ta-tamam.'' Bileklerinden tutup kendimden ayırdım ellerini. Gülümsedi.

''Bana kızamayacağını biliyordum.'' Ben de gülümsemeye çalıştım. Bakışlarım arabanın camına kayarken derin bir nefes çektim içime. Bu adama onu tanımadığımı söyleyemezdim. Hafıza olayına inansa bile peşimi kolay kolay bırakacağa benzemiyordu.

''Kızmadım.'' Delirdim, kızmak ne ki.

''Güzel. Bak sana ne getirdim.'' Eli arka cebine giderken yüzünde tehlikeli bir sırıtış oluştu. ''Bu yeni, elime bugün ulaştı.'' Elinde uyuşturucu vardı. Allah kahretsin, o haplar Görkemindi.

''Denesene.'' Dedi ben elindekini almayınca. ''Seveceksin.''

''Ben-" titreyen sesimi bölen telefonumun zil sesine şükrettim. Aceleyle telefonumu çıkarıp arayana baktım, Sıla'ydı.

''Gitmem gerekiyor. Evden arıyorlar.''

Geri çekilip kapıya uzandım ama kolumu tutan eller kaskatı kesilmemi sağladı. İstemeye istemeye ona dönmek zorunda kaldım. Saçlarını karıştırdı. Yalancı bir mahcupluk vardı yüzünde.

''Aşkım benim param bitti. Borç versene.'' Dediğinde tepkisiz kalmak için yanak içlerimde yaralar açtım. Orospu çocuğu Görkem bir de bu piçe para yediriyordu demek...

''Yanımda para yok. Evden aceleyle çıktım.'' Sinirlenmişti. Belli ki sık reddedilmiyordu.

''Telefonunu ver.'' Bana emir veremezdi. Selim olarak da, Görkem olarak da.

''Niye istiyorsun?" Diye sordum. Biraz sert sormuş olacağım tek kaşını kaldırdı.

''Haftalardır ulaşamadım sana. Telefonun kazada kayboldu herhalde, ver de çaldırayım.''

''Gerek yok, numaran ben de var.''

''Olsun ver sen, istediğimde sevgilime ulaşmazsam nasıl çıldırıyorum bilmiyor musun?"

Pes ettim. Uzatırsam bir şeylerden şüphelenecekti. Telefonumu uzatırken çaldırmasına izin verdim. İçimden bir ses Görkem'i bulmanın en kestirme yolunun bu çocuk olduğunu söylüyordu.

Telefonumu geri bana uzattığında yüzünde sevecen bir gülümseme oluştu. Gitmek için sabırsız halde telefonu cebime sıkıştırırken beklemediğim anda kollarını etrafıma dolamasıyla kasıldım. Sıkıca sarılmış kokumu içine çekiyordu. Yüzüm anında buruştu. Emaneten, bir an önce geri çekilsin diye sırtına iki kere vurdum ama o, dudaklarını boynuma yapıştırdı. Şaşırmama bile fırsat bırakmadan dişleri boynuma saplandığında kendime geldim, hırsla ittim onu. Sağlam elim boynuma giderken vazgeçip kapıyı açtım. Arkama bile bakmadan hızla minibüsten inip yürümeye başladım. Ama çok değil, beş adım atamadan yere çöktüm ve içimde ne var ne yoksa kusmaya başladım.

Trouvaille (GAY)Where stories live. Discover now