Andrew, yeni bulduğu ailesini kaybetmek istemiyordu.

Bilge nefes nefese,"Ne için?"diye sordu.

Andrew kızın yüzüne eğildi ve alnına bir öpücük kondurdu. "Her şey için."

Bilge tebessüm ederek,"Ben teşekkür ederim asıl,"dedi.

Andrew kızın dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu,"Seni seviyorum." Gözlerini yumdu ve bir kere daha öptü.

"Bana verdiğin her şey için çok ama çok teşekkür ederim,"bir kere daha öptü ve bu sefer biraz daha uzun tuttu öpücüğünü.

"Bu evlilik için, Atilla ve karnındaki bebek için." Yutkundu. Bu söyleyeceği cümleyi kurmak onun için çok zordu.
"En çok da bana verdiğin sevgi için."

Bilge sevgiyle gülümsedi ve adama sımsıkı sarıldı. Genç ve koca adam kafasını kızın boynuna gömdü. Bir süre de kafasını kaldırmadı.

Bilge boynuna değen ıslaklıkla Andrew 'in ağladığını hissettiği an taş kesti.

Andrew,
Ağlıyordu.

Hiç kıpırdamadı. Sadece sevdi onu. Saçlarını, siyah, kömür karası saçlarını okşadı, ara ara öpücük kondurdu ve diğer eliyle de sırtını, yaralarını, gecmişten kalmış yara izlerini sevdi.

"Seni seviyorum."dedi sonra aşkla.

Andrew burnunu çekerek kızın boynundan kafasını kaldırdı ve gülümsemeye çalıştı.

"Bilge,"dedi. Sesi titremesin diye tüm kaslarını şişirmişti. "Ben sizi kaybedersem kafayı yerim." Kafasını iki yana salladı.

Mavi gözleri, yaşlarla doluydu, rengi koyulaşmış fırtınalı bir okyanusu andırıyordu.

"Ben sizi kaybedemem." Derin bir nefes aldı.

Bilge elini adamın yanağına götürdü,"Bizi kaybetmeyeceksin, sevgilim." Gülümsedi. "Kaybolduğun yerde var olacağıma söz vereceğim."

Andrew kızın bu cümlesiyle gözlerini yumdu ve birden dudaklarına yapıştı.

Sonrası tutku dolu dakikalardı.

**

Bilge oğlunu kucağına almış malikanenin bahçesinde güneşleniyordu.

Reklamlardaki sofra bezlerine benzer kare, oduncu desenli kırmızı örtüyü yeşil çimlere serdirmiş, birkaç minder koydurtup sofra kurdurmuştu.

Kucağına Atilla'yı almıştı ve yanlarına gelen ufak yavru kedi Atilla'yı kıskanmış birkaç kere tıslamıştı.

"Ökkeş,"diye kızdı Bilge kediye. "Oğlum, kıskandığın kişi benim çocuğum lan."

Ökkeş ona bakıp acı acı miyavladı.

Bilge güldü,"Gel başımın belası," Atilla'yı tutan ellerinden birini kediye uzattı. Yavru kedi miyavlayarak eline yaklaştı ve minik burnuyla önce kokladı.

Sonra ufak patisini kaldırdı ve avuç içine bir çak beşlik yaptı.

Bilge güldü,"Eşek oğlu eşek beni dövüyor." Atilla kediye ulaşmaya çalıştı. Kedi Atilla'nın kucağına birden atladı ve onunla oynamaya başladı.

Olivia yanlarında oturmuş kahkaha krizine giren şişko bebeğe bakıp güldü.

"Bu kime çekti böyle acaba?"dedi yaşlı kadın. "Sürekli gülüyor."

Bilge ,"Babama."dedi ve göz devirdi. "Alkan Bey'i Süleyman dışarıya çok serttir ama annem ve bana sürekli espiri yapar, bardak düşer güler, kendi düşer güler ben düşerim en çok o zaman güler." Kafasını iki yana salladı,"Sürekli güler."

Taş yürekWhere stories live. Discover now