Jimin bunu bile bile medet ummuştu insanlardan. Kırk kere inkar etmişti hislerini fakat kırk birinci seferde elini kalbine atıp içini yokladığında yine orada bulmuştu onları. Göğsünü saran sarmaşıktan kurtulamamıştı bir türlü.

Kahve makinasından kahvesinin hazır olduğuna dair bir ses geldiğinde daldığı derin düşüncelerden sıyrıldı ve kupasını doldurmak için tezgaha çıkarttı Jimin. Bardağını doldurduğunda üzerindeki ceketini çıkartıp mutfak masasının üzerine bıraktı, hayat bazen dağınık olmaktı. Jimin bugün dağınık olmayı seçmişti.

"Off!" kaşları çatıldı genç babanın bir anda kızının sesini duyduğunda.

"Mirinae? Her şey yolunda mı?"

"Ah, evet evet. Gelme sakın banyoya." genç kız bağırdığında daha da meraklandı babası.

"Güzelim?" kahvesini usulca tezgaha bıraktı ve banyo kapısına doğru adımladı ona seslenirken.

"Gelme babacığım, lütfen." bir problem olduğu belliydi, Mirinae'nin sesi fazla mutsuzdu.

Kapıyı tıklattı Jimin gergince. "Bir tanem, iyi misin?"

"B-bilmiyorum..." ağlıyor muydu o?

"Mirinae, ağlıyor- Boş ver, içeri geliyorum." bu iyi bir fikir miydi bilmiyordu fakat kafası o kadar allak bullaktı ki bunu düşünmemişti o an. Mirinae babasından hızlı davranıp tek hamlede kapıyı kilitlediğinde yumruğunu kapıya yasladı Jimin.

"Bebeğim, lütfen konuş benimle." yalvarır gibi çıkmıştı sesi.

"Baba, komşumuz Bayan Soo'yu çağırır mısın? Gelsin." bu nereden çıkmıştı şimdi?

"Bayan Soo?"

"Çağır işte!" kızı bir anda bağırdığında kapıdan birkaç adım uzaklaştı Jimin. "Özür dilerim, özür dilerim babacığım. Bağırmak istemedim. Sadece... Sana anlatamam."

"Ah." genç baba elini alnına vurdu olan biteni sonunda anladığında ve derin bir nefes aldı. Mirinae neredeyse on üç olacaktı, bugünün yakın olduğunu biliyordu fakat bitmesi için sabırsızlandığı yirmi dört saat gibi değil yetmiş iki saat gibi hissettiren bugüne bir kriz daha eklenmesi Jimin'in sabrını iyice zorlamıştı.

"Bir tanem, şimdi beni güzelce dinle, tamam mı? Musluğun yanındaki beyaz dolabımız var ya? İşte onun en alt çekmecesini açmanı istiyorum senden. Arkada, havluların altında birkaç paket göreceksin. Ben şimdi odana gidip sana temiz kıyafetler getireceğim güzelim, tamam mı? İhtiyacına göre bir tanesini seç ben gelene kadar."

Kızının hıçkırıklara boğulduğunu duyduğunda dudaklarını birbirine bastırdı Jimin çaresizce. "Okulda size bir seminer vermişlerdi, hatırlıyor musun?" ses gelmedi. "Lütfen konuş benimle güzelim, beraber halledeceğiz bunu. Ne anlattıklarını hatırlıyor musun?"

"Hatırlıyorum." kızı kısık bir sesle cevap verdiğinde gülümsedi Jimin.

"Aferin benim kızıma. Bunun utanılacak bir şey olmadığını da hatırlıyor olmalısın o zaman. Değil mi?"

"A-ama..."

"Şşh, babanım ben senin güzelim. Aması mı olur bunun? Lütfen dediğimi yap, geliyorum hemen."

Bugünün geleceğini bilip hazırlıksız olmak onun gibi bir babaya yakışmazdı, yakışmazdı da bu konuşmanın bu kadar zor geçeceğini tahmin edememişti Jimin. Mirinae'nin babası yerine komşusunu çağırması onu biraz üzmüştü hatta, yalan söyleyemezdi kendine.

Koşar adımlarla kızının odasına gitti ve ışığı yaktı. Ah, duvardaki surata hazırlıksız yakalanmıştı. "Tanrım, nasıl bir hayat yaşıyorum ben..." kendi kendine mırıldandı ve Mirinae'nin dolabını açıp bir çift temiz iç çamaşırı ve atlet çıkarttı, sonra dolabın üst raflarından kızının favorisi olduğunu bildiği ve onu aynı bir koyun gibi gösteren pofuduk pijamalarını kaptığı gibi tekrar banyonun kapısına gitti.

Inner Child × vminDonde viven las historias. Descúbrelo ahora