- Seni hapise göndermek gibi bir niyetim yok merak etme. Dağ evine giden adamım görmüş Miran'ın ölüsünü bulmuşlar, fazla kan kaybından ölmüş ama kimse seni yokluğunu nasıl fark etmedi?" Demişti merak ettiği şeylerden biride buydu tamam Miran öldü ama o dağ evine tek başına değildi sonuçta kimse bu kız nerede dememiş miydi?

- Miran'ın ailesi beni sevmezdi, büyük ihtimalle kaçtığımı düşünüyorlardır." Dedi aklına gelen ilk buydu. Kimse Miran'ın onun öldürdüğünü bilmiyordu ve bunu tahmin edemezdi zaten.

- Konağa dönsen-"

- Asla! Barut asla! anladın mı asla dönemem! Hapise girerim ama yinede o konağa dönmem. Ben zaten oradan kurtulmak istediğim için bunları yaptım. Geri dönersem Miran öldüğü için beni ağabeyi  Ahmet Ağa ile evlendiriler." Oturduğu yerden ayağa kalktı başka bir çözüm yolu bulmalıydı çok başka bir çözüm! O konağa dönerse Avzem hanım onu kendi konağına göndermez. Ahmet ağaya üçüncü kuma olarak giderdi. Ölürdü! Bu sefer birazdan kendini öldürür o konağa adım atmazdı!

Barut, duyduğu gerçeklerle birkaç saniye boyunca düşündü. Gerçekten kocası öldüğü için kayınbiraderi ile  mi evlendiriyorlardı? Bu nasıl bir mideydi? Şaka mıydı bu? Ulan kayınbiraderi kardeşten farksızdır. Bu nasıl iğrenç bir düşünce idi? Başını olumsuz anlamda salladı.

- Tamam sakin ol, ben başka bir çözüm yolu bulacağım.  Şimdilik Yusuf'a birşey söylemeyeceğim. Adamın zaten derdi başından aşkın birde bunlarla uğraşmasın." Dedi

Ayşe, başını olumlu anlamda salladı resmen herşey üst üste geliyordu şaka gibiydi! Ama şuan Barut haklıydı ve ona uymak zorundaydı. Yardım konusunda Barut'a gerçekten ihtiyacı vardı.

- Nasıl bir çözüm yolu bulacaksın? Benim yokluğum Mardin'de ya duyulursa ne yapacağız?"

Barut Kehribar gözlerini kıstı ve konuştu.

- Herşeyden önce iyi bir avukat ve sağlam bir plana ihtiyacımız var."

~~~~~

Sabahın en erken saatlerinde Payedâr'lar yine  hastaneye gelmişti. Şahin, tepsi tepsi tüm hastaneye çeşit çeşit tatlılar dağıtmıştı. Sadece hastaneye mi? Tüm Mardin'e dağıtılmıştı o tatlılar resmen! Hastaneye gelen aşiret ağaların haddi hesabı yoktu... Tebrik etmek için gelen ağalar ile Şahan ilgilenmişti. Çünkü Yusuf Mirza'nın önemli bir işi vardı. Karısı ile ilgilenmeliydi bundan önemli başka bir iş olur muydu? Asla ! Onun en önemli işi  artık karısı idi. Şahan ise, iflas bayraklarını çekmiş ve ağabeyinin telefonunu en sonunda uçak mooduna almış ve geçip bebek yoğun bakımının oradaki koltuğa oturmuştu. Sabahtan beri ağabeyini bin kişi aramış beş yüz kişide görmeye gelmişti. Hepsi ile ilgilenmekten canı çıkmıştı resmen neyseki bitmişti. Daha fazla gelen olmazdı diye umuyordu İnşallah. Gözü yoğun bakım camında duran ikizi Şahin'e baktı. Sürekli bebeğin çirkin olduğunu iddia ediyordu. Ama çirkin değildi, Doktor Kardelen ile konuşmuşlardı dün gece. Erken doğduğu için öyle gözükmüyormuş, anne karnında gelişimi tam tamamlanmamış. Zamanla normal bebekler gibi olacaktı. Biraz daha oturduktan sonra Şahin'in yanına gitti. Bu kadar dikkatli neyi inceliyordu merak etmişti. Alt tarafı camın ardında bebekler vardı.

- Mehran Efe'nin yüzünü mu ezberlerliyorsun?" Diyerek konuştu, Şahin başını olumsuz anlamda salladı o çirkin bebeğin yüzünü neden ezberlesindi? O içlerinden en tatlı olana bakıyordu ama  yoktu hepsi birbirinden çirkin bebeklerdi. Sadece şu sağ taraftaki birazcık tatlıydı o kadar.

- Şey diyorum Şahan... Şu bebekle Mehran Efe'nin yerini değiştirsek olmaz mı? O biraz tatlı en azından? Zaten hepsi birbirine benziyor kimse anlamaz." Demişti ciddi bir tavırla söylemişti üstelik baya ciddi ciddi de Şahan'dan bir  cevap bekliyordu.

PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\Where stories live. Discover now