18. KAR KRALİÇESİ ve ATEŞ KRALI

En başından başla
                                    

"İkizin pek keyif alıyor gibi değil," dedi köşedeki kız. Adı Derya'ydı, masaya oturduklarından beri gözlerini Tugay'dan alamıyordu. "Baksana, bir bardağı bile bitiremedi."

"Başım ağrıyor sadece," dedi Tugay bardağı kaldırıp Derya'nın bardağına vurarak. "Bu tür eğlenceleri pek sevmem."

"Yaşlı gibi konuştun," dedi Derya. "Hep somurtuyorsun, güldüğünü hiç görmedim." Sandalyesini çekti, elini çenesini yerleştirdi ve Tugay'a biraz daha yaklaştı. "Pilot olduğunu duydum, çok korkunç ama tehlikeli bir yandan da." Nefesini verdi, bordo maskesini düzeltti. "Neden bu mesleği seçtin? Hayalin miydi?"

Tugay, bardağın kenarıyla oynarken omzunu indirip kaldırdı. "Gökyüzünü seviyorum."

"Tek neden bu mu?"

"Sayılır." Birkaç yudum içti, cebinden sigara çıkarıp yaktı ardından Derya'ya baktı. "Sen ne iş yapıyorsun?"

Derya hevesle "Gazetecilik okuyorum," dedi. Sapsarı saçları, uzun boyu, mavi gözleri vardı. Üzerine kırmızı bir elbise giymişti, birçok kişi için fazlasıyla çekici bir kadındı. "Bir buçuk sene sonra mezun olacağım." Gözlerini kıstı. "Bir pilotla röportaj yapmak istersem sana gelirim."

Tugay, kaşlarını kaldırdı. "Yani sen biraz da kara kutu musun?" diye sordu. Derya anlamadı. "Birçok kişinin gazetelere bile verilmeyen sırları sende vardır mesela," dedi Tugay öne doğru eğilerek.

"Hem de neler neler," dedi Derya. "Bir gün istersen sana anlatabilirim." Çekimser bir şekilde ellerini masaya yerleştirdi. "Yani istersen. Sen de bana pilotluğundan, siyasilerin arka planda çevirdikleri dolaplardan söz edersin."

"Bir çıkar ilişkisi gibi oldu bu," dedi Tugay gözlerini kısarak.

Derya kahkaha attı. "Sadece seni güldürmeye çalışıyorum!"

"Sülalesini siktim bardağın!" diye haykırdı Giray masaya bırakırken ve onların konuşmasının arasına girdi. Kendisini sandalyeye bıraktığında boş bardağı havaya kaldırdı. "Dünyanın sahibi benim ulan!"

Masadakiler güldüğünde Tugay da kardeşine bakıp güldü ardından kulağına doğru eğilip "Gecenin sonunda yine bayılırsan ya da kusarsan bu kez seni kurtarmam," diye bağırdı.

Giray, sırıttı. "Hadi ama," dedi o da eğilerek. "Şu an ikimiz burada karizmalarımızla feci havalı görünüyoruz."

"Ve gecenin sonunda rezalet avanak ikizler olarak tarihe yazılıyoruz," dedi Tugay.

Giray gözlerini kıstı ardından onları izleyen Derya'ya baktı ve ikizinin kulağına eğilip "Bu kız sana aşık oldu," dedi yarı alaylı, yarı ciddi. "Bence kendini rahat bırak ve onu tam on ikide öp." Tugay, gözlerini devirdi. "Aş bunları, bak ben yakında evleneceğim, yalnız kalacaksın."

"Giray," dedi Tugay, başını iki yana sallarken. "Bunu bana on ikinci söyleyişin."

Giray, kafasını kaşıdı ardından "Tamam ben şıpsevdiyim öyle olsun," dedi lafı değiştirerek. Üzerindeki siyah gömleğin düğmeleri açılmıştı, kravatı yerdeydi, gömleğin bir tarafı dışarıdaydı. Tugay ise hâlâ oldukça düzenliydi. Kıyafetleri bile onların yaşadıkları hayatı yansıtır cinstendi. "Ama en azından şu kıza şans ver, bu hayatta gündelik karşılıklı hazlardan daha başka duygular da vardır, örneğin birinin gülüşünün bile ömrünü uzatması. Birader bunun adı aşktır." Tugay gülmeye başladı. "Vay," dedi Giray. "Ben mi kurdum bu cümleyi? Çok iyiydi."

"Aşk diye bir duygu yoktur," dedi Tugay kendinden emin bir sesle. "Varsa da benim için yok çünkü kafamda yaşattığım kadının bu dünya üzerinde bir karşılığı yok."

BEYAZ LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin