46. İskeçeliler Masası

Comenzar desde el principio
                                    

"Ben de," dedim ona. "Ama düşününce... Annenin arkadaşı olduğuna eminim. Annen de burada durmuş ve onunla defalarca kez dertleşmiştir. Kim bilir kaç kere mutsuzluğu ona bakarken geçip gitmiş, onu seyrederken derin derin nefes almıştır. Biziz bu kadar mutlu eden, anneni mutlu etmez mi hiç?"

Uzun uzun seyrettik o gece Kule'yi. Çok sonra "Nereden aklına geldi bu?" dedi Ozan. Omuz silktim. Rafet amcanın gelişinden ona bahsetmiş değilim. Sanırım Rafet amca da bahsetmedi. Benim için özel bir geceydi, ondan başka kimseden dinleyemeyeceğim bir hikâye dinledim. Bir sürü şey hissettim. Bunun için Rafet amcaya ne kadar teşekkür etsem az. Ertesi sabah Leman ablaya koşmamın sebebi de "hissettiklerimi" paylaşma arzumdu. Bir boşluk yakalamayı umarak kliniğe telefon etmeden gittim, meğer Leman abla tatile çıkmış. Ağustosun yirmisinden önceye randevu almam mümkün değildi. Çok, çok uzun zaman demekti bu. Ne yapayım? Oturdum Maçka'da hissettiklerimi defterime yazdım uzun uzun. Eve dönünce de Kule'ye başka bir gözle bakmaya başladım. Her şeyin yanında bir de Selma'nın arkadaşı sıfatını kazandı Kule.

Saat yediyi geçerken "Eh ben de hazırlanayım artık," dedim Ozan'a. Başını salladı. "Çabuk ol, kimseler gelmeden senin fotoğrafını çekmek istiyorum," dedi. Koşar adım aşağı inecekken son anda kapıda durup Ozan'a baktım. Bir kadeh şarap dolduruyordu kendisine. Saçları eskisi kadar uzadı sayılır. Ensesi kıvırcıklaşıyor bile. O kestireceğim biraz dese de ben bu halini çok seviyorum. Hem eskisi gibi olduğundan hem de... İtiraf edeyim, sevişirken ellerimi o saçların arasına sokuşturmayı seviyorum. Hatta sevişmeye de lüzum yok, öperken de sızıyorum aralarına. Tutunuyorum köklerine. Oh ne âlâ.

Geçen gün Çilek Sokak'tn bu gece için bir elbise aldım kendime. Lüzum var mıydı hayır, sevdim mi, çok! Hem kısa hem de belimden aşağısı efil efil. Tam da Ozan'ın sevdiği gibi Narin epeyce açıkta. Sanırım makul dişilerde göğüs dekoltesi olabilecek ve rahatsız edebilecek bir modeli var. Bende gam sıfır.

Bir koşu elbiseyi üzerime giyerken dolabın bir kanadına, en başa sıraladığım geceliklerime takıldı gözüm. Sadece üç taneler. Ha bir de Ozan'ın göz bebeği babydollarım var. Az ve öz parçalar, her birini seviyorum. Niyetimde yokken siyah olanı aldım elime, elbisenin altına giysem ne olurdu ki? Bir şey olmazdı, canım çekti, giydim. Hem gecenin sonunda, şayet yorgunluktan sızıp kalmazsak ve ben çamlar devirip mutsuz olmazsam sevişirdik belki. Ozan için bir koşul sunmama gerek yok, o otomatik çalışan bir makine gibi. Tuşa basmak yetiyor. Reglimi bile saat saat sayacak kadar şey... Şey... Şey işte.

Bir hafta oldu birlikte olmayalı. Geçen hafta korunmak için iğnemi yapmıştı Ozan. Regl ağrılarım o gün ikiye katlanmıştı ama sonrasında herhangi bir yan etki görmemiştim. Yani diyeceğim o ki, tam korumalı paketim artık. Bir yerde bir hata varsa mesulü doktorumdur. Hem arsız bir adamla yaşıyorum, bana da azıcık arsızlık bulaştıysa benim suçum mu? Özlediysem günah mı?

Neyse ne. Saçımı savurup dudaklarımı boyadım. Gözlerimi süsleyip parfümle yıkandım. Aynaya baktım uzun uzun. Yalan değil, yeni saçlarım pek bir güzel geliyor gözüme. Boyadan mı bilmem, buklelerim daha bir belirgin, daha güzel. Koluma Ada'dan kalma bilekliklerimi taktım. Ömrümün ilk doğum günü partisinde Ozan'ın bana aldığı bir taç vardı hani, prenses tacım. Onu da başıma kondurdum ama sonra gelenler küstahlık bilir diye çıkardım. Oysa o benim en kıymetlilerimden... Ayağıma alçacık topukları olan siyah sandaletlerimi de giyip yukarı çıkacakken içimdeki seslerden biri beni geri döndürdü. Tacımı taktım, hakkımdı, hem Ozan da görsün istedim. Böylece ayak bastım evin üzerine. Ozan bir eli şortunun cebinde, bir elinde kadeh Kule'ye bakıyordu. Yanaştım. Ensesinden öptüm. Rujumun izi bile çıktı. Ayak seslerimi duymaması mümkün değil. Bal gibi öpmemi bekledi, ben de dudaklarımı hiç korkak alıştırmadım. Hem de hiç.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekDonde viven las historias. Descúbrelo ahora