9 - 7 Ekim 1995

179 14 52
                                    

Theodore Nott, bir sayfa yığını daha çevirdi. Adela ve sevgili Beau'dan oluşan bir sayfa daha okumak istemiyordu. 

"Sevgili Günlük, 

Bugün yeni birileriyle tanıştım, Luna Lovegood ve Hazel Lovegood. Luna'nın beline kadar inen platin sarısı saçları vardı. Hazel'in ise simsiyah omzunun biraz aşağısında biten saçları. Luna'nın gümüşümsü gözleri vardı, Hazel'inse aynı saçları gibi simsiyah gözleri vardı. Kuzenlermiş ve ikisi de Ravenclaw'da. Ikisi de biraz değişiktiler. Hazel'in anne ve babası Hazel 5 yaşındayken ölmüş. Onları da bu sayede buldum zaten.

Hazel ağlıyordu ve Luna ise hemen yanındaydı. Onları gördüğümde tek başımaydım. Testral denen varlıkları bulmaya çalışıyordum. Madeline onların saçmalık olduğunu söylüyor ama Daisy öyle düşünmüyor. Onlara ne oldugunu sordum ve Hazel Testral'leri görebildiğini söyledi. Bunun nesinin kotü olduğunu sordugumda Luna Hazel'in anne ve babasınin öldüğünü söyledi. Ardındansa Hazel'in ağlamasının Hımhım'ları yanına çektiğini ve Hazel'in ağlamayı durdurmasını dile getirdi. Başta onun kafayı sıyırdığını düşündüm ama söylemedim. Söylersem kırılabilirdi. 

Sonra ise Hazel birden gülmeye başladı ve yüzümün komik bir biçim aldığını, karnını tutarak gülerken söyledi. Biraz daha konuştuk ve Hazel ileride Kavak ağaçlarının altında bir adet Testral gördüklerini ekledi ve gittiler. Hazel bir yığın dırdırcıyı bir köşeye bırakmış ve hemen biri alabilirmiş. Ilk fırsatta onlardan bir tane alacağım. Çok merak ediyorum. 

Sonra birazcık ilerledim. Ve Hazel'in tarif ettigi uzun kavak ağaçlarının olduğu yere geldim. Görünürde hiçbir şey yoktu. Hemde hiç bir şey. "Hadi ama! Cici Testral lutfen! Bende sizi görmek istiyorum." 

"Soluna bakarsan, orada bir Testral var." Kalın bir erkek sesi duydum ve arkama baktım. Theodore Nott tam arkamdaydı. Geçen sene Noel Balosundan sonra aramız limoni olsa da şuan gayet iyiydi. "Nerede?" Diye fısıldadım. Her an bir yerlere kaçmasından korkuyordum. Yanıma doğru yürüdü. Siyah saçları geçen yılın aksine uzamıştı ve biraz daha kilo vermiş gibiydi. Her zaman ki gibi yakışıklı ve çekiciydi."Korkma bir anda kaçmazlar." Dediğinde kaşlarımı çattım. "Emin misin?" Dediğimde gülümsedi ve kafasını salladı.

"Bekle," dedim sonra Testral kısmını boş vererek. "Sen onları nasıl görebiliyorsun?" 

"Testralleri birinin ölümüne şahit olmuş kişiler görebilir. Senin görmemen normal yani Adela. Birinin ölümüne şahit olamayacak kadar güzelsin." Dedi bana bakarak. Kapkara gözlerini üzerimden çekmedi. İltifatı gerçekten hoştu ama o kimin ölümünü görmüştü? 

"İltifat için teşekkürler Theodore." Dedim gülümseyerek. "Ama sen kimin ölümünü gördün?" Dedim. Sessiz kaldı. "Ah şey özür dilerim. Haddimi aştım galiba." Dedim. Galiba bir pot kırmıştım. 

"Annemin ölümünü gördüm." O kadar sessiz bir şekilde mırıldandı ki zar zor duymuştum. "Theo..." diye fısıldadım ve ona sarıldım. Annemi kaybetsem ne yapardım bilmiyordum. Ki Theo'nun sesindende üzüldüğü anlaşılabiliyordu. 

Ona sarıldığıma şaşırmış olacak ki başta hiçbir şey yapmadı fakat sonradan şoktan çıkınca elleri belime dolandı

Siyah saçlı adam gözlerini kapattı. O anı tekrardan yaşamaya çalışıyormuş gibiydi. Yorgun ve üzgün bir sesle mırıldandı. "Şuan o sarılmalarına çok ihtiyacım var, Adela. Bana tekrar sarılabilir misin?"  Içerisinde bir sürü kitabın, sandalyesinin, çalışma masasının ve kendisinin bulunduğu odada genç adama sarılan olmadı. "Ben her üzgün hissettiğimde, nerede olursan ol hani bana sarılacaktın, Adela? 

O andan itibaren kendimi çok değişik hissettim. Hiç hissetmediğim kadar mutlu ve üzgündüm. Daha önce Daisy'ye de sarılmıştım fakat Daisy'de hiç bu kadar değişik hissetmemiştim. Evet o zamanda mutluydum ama bu zaman ki değişik bir şeydi. Kulaklarım yanıyordu ve saçma bir şekilde gülmek istiyordum. Ayrıca Theo'nun annesinin ölmesi beni gerçekten üzmüştü. 

"Özür dilerim," diye fısıldadım ona. 'Senin suçun değildi bile Adela." Dedi  aynı benim gibi. Ondan yavaşça ayrıldım. 

Sadece sadece dakikalarca sessiz kaldık. Ve bakıştık. Delireceğim! Göz bebeğini ayırt etmek için uzmak olmak lazım. Ve öyle güzel bakıyor ki. " 

Theodore Nott, defteri sanki kırılacak bir eşyaymış gibi nazikçe kenara bıraktı. Yıllarca aşık olduğu kadın o günlüğe yazmıştı. Elleri ile yüzünü kapadı. Birkaç dakika, sadece birkaç dakika boyunca öylece kalabildi. Sonra ise solunda duran sayfaları açık kitaba baktı. Bir Zaman Döndürücü'nün resmi ve Zaman Döndürücü hakkında yazılar vardı...

Nott, sadece gülümsedi ve bırakmış olduğu günlüğü yeniden eline aldı. Şu küçük Zaman Döndürücüler hakkında bilgi edinse iyi olurdu aslında. Ama o günlüğe devam etmeyi seçti. Çünkü Theodore Nott'a göre herhangi bir şey Adela Dixie Macmillan ile ilgiliyse, herşeyden önce o gelirdi.

"Bir anda aklıma geldi ve elimi cübbemin cebine daldırdım. Iki adet çikolata kurbağa bulmamla birini Theo'ya uzattım. Başta anlamaz bir bakış vardı ama sonra gülümsedi ve çikolatayı aldı. Harika gamzeleri vardı.

Sonra ise Theo ile beraber Hogwarts şatosuna doğru yürüdük. Çok güzeldi. "

"Eh tabii ki çok güzeldi çünkü içerisinde sen vardın, sevgilim." 

-

Her an Adela'yı kaldırıp getirebilirim. Bilmiyorum güzel yazabildim mi ama benim hayalimdeki sahneyi yazarken gözlerim doldu. 

Theoya asigim ama Adela da mükemmel. Favori bölümlerimden biri de bu. 

Iyi bayramlarr 💙

Dear Diary :Theodore NottWhere stories live. Discover now