"O adama özel bir yönelim adı bulunmalı. Çünkü dünyada ondan bir tane daha yok." dediğinde yüzümü buruşup ondan biraz uzaklaşarak yürümeye devam ettim. Bu sırada ısrarla bana yaklaşıp çok derin bir mevzu anlatır gibi anlatmaya devam ediyordu.

"Evet, Mingyuseksüel olduğumu kabul ediyorum. Keşke sen de olsan." bakışlarını bana çevirip baştan aşağı süzdü.
"Zengin yakışıklı ve düşünceli beyaz atlı prens ve somurtuk zeki minnak kız. İşte! Bundan daha iyi bir ship olamaz. Aç şu gözlerini biraz. Kızım resmen yaz dizisi başrol oyuncuları gibisiniz ya!" son söylediği şeyle adımlarımı durdurup kaşlarımı çattım. Jaemin'in benim durduğumu fark etmesi birkaç adım daha attıktan sonra gerçekleşmişti. Sonunda yanındaki boşluğu görüp arkasını dönerek bana baktı.

"Yok artık ama." dedim sesimi hayretle yükseltirken. "O kadar masalsı değil her şey. Dışarıdan nasıl görünüyoruz cidden?" diye sorduğumda Jaemin alt dudağını dişlerinin arasına alıp parmak uçlarını birleştirerek elini aşağı yukarı salladı.

"Vallahi efsane görünüyorsunuz. Yılın çifti ödülünü gözüm kapalı size verirdim."

Dişlerimi birbirine kenetleyip yüzümü ekşiterek zorla gülümsedim. Mingyu bunu duysaydı büyük ihtimalle çok mutlu olurdu. Bunun düşüncesi beni güldürürken umutsuzlukla kafamı iki yana sallayıp adımlarımı Jaemin'inkilerle eşitledim ve sınıfa doğru ilerledik.

Yorucu sınav haftasından sonra çoğu ders boş geçmişti. Akşam üzeri etüte gitmek adına okuldan çıktığımda Sana'yı yemekten sonra ilk defa görmüştüm. Bugün onunla hiç ortak dersimiz yoktu.
Ama göz göze geldiğimiz birkaç saniye içinde bana olan öfke dolu bakışlarından Mingyu ile aralarında sert bir konuşmanın geçtiğini anlayabilmiştim.
Olanları Mingyu'ya anlattığım için rahatlamıştım ama bir yandan içimde kötü bir his vardı.

Bir süre bakıştıktan sonra Sana'nın yanıma geleceğini anladığımda yanımda biten bedeni gördüm. Jaemin elindeki iki paket çikolatadan birini bana uzatıp yanımda yürümeye başladığında,
"Sağol, canım istemiyor. " diye reddettim onu ama tabii ki çikolatayı zorla elime tutuşturmuştu.

Jaemin le beraber etüte giden ara sokaklardan geçerken yaşadığım olayı hatırlamak beni biraz germişti ama her ne kadar onu görmezden gelsem de Jaemin'in varlığı bir nebze olsun korkumu yenmemi sağlamıştı.

Günün sonunda etüt de bitince gerçekten yorgun ve aç hissediyordum. Kapının önünde Jaemin ile yollarımızı ayırdıktan sonra çantamın kollarını kavrayıp kol saatime baktım.

Bugün Jeno'nun yanına gidebilmek için ceketini yanıma almıştım. Eve birkaç dakika geç gidecektim ama en azından yüksek bir moralle gitmiş olacaktım.
Onu aklıma getirmek bile istemsiz gülümsetirken, buradan görünen bir arka sokaktaki kafeye gitmek üzere karanlık ara sokağa girdim.

Telefonumu cebimden çıkartıp ışığını açtım. Derin derin nefesler verirken kendi kendime hiçbir şey olmayacağını hatırlatıp duruyordum. Bu olayın izleri ne zaman geçecekti bilmiyordum. Ama uzun süreceği belliydi.

Titrek ama hızlı adımlarla yoluma devam ederken elimdeki telefon mesaj bildirimiyle titreyince korkuyla sıçradım. Elimi göğsüme yerleştirip sakinleşmek adına kendime zaman tanıdıktan sonra ekrana baktım. Mesaj tabii ki Mingyu'dandı.

Kelebekler ' JenoWhere stories live. Discover now