İstanbul

735 42 34
                                    

"Lou kalk!" diyerek bağıran ses annemin olamayacak kadar kalındı. Yatağımın içinde yapmayı en çok sevdiğim eylemi gerçekleştirirken, yani uyurken, rahatsız edilmekten nefret ederdim.

"Saat kaç?" diye söylendim gözlerim kapalı bir şekilde. Gözlerimi açtığım anda uykumun kaçacağını bildiğim için bunu yapmıyordum.

"Saat 7:30." dedi az önce duyduğuma göre daha ince olan bir başka ses. Muhtemelen biri annemin biriyse baş belası en iyi arkadaşımındı.

"Defol Niall. Yaz tatilindeyiz. Bu saatte kalkmam."
Odamın beyaz ışığı birden yandığında ve yataktan yuvarlandığımı farkettiğimde tutunmak için geç kalmıştım. Gözlerimi açabileceğim en son seviyede açıp anneme ve Niall'a en kötü bakışlarımı attım. Sinirle yerden kalkıp banyoya doğru yürüdüm ve içeriye girip kapıyı çarptım. Tuvaletimi yapıp yüzümü yıkadıktan sonra çıktığımda en büyük bavulumu almış hazırlayan annemle karşılaştım.

"Anne neler oluyor?" dedim otoriter bir sesle. "Bir yere gidiyorumda benim mi haberim yok?"
Bunun üzerine annem umutlu gözlerle bana döndü. Kesinlikle saçma bir şey yapmıştı ve bunu bana kabul ettirmeye çalışacaktı.

"Bak bebeğim, okulunuz bir tatil ve kültür programı düzenlemiş. Türkiye'ye. Niall ve sende oraya gidiyorsunuz. Biletlerinizi aldım. Harika bir deneyim olacak."

"Saçmalama anne. Seni yalnız bırakmam.Üstelik bunu bana sormadan yapman yanlış."

Gözlerindeki ışık birden söndüğünde düşüyormuşum gibi hissettim. Sanki çatıdan atlamışım veya dibi olmayan bir kuyuda gitgide içeri çekiliyormuşum gibi. Annem gerçek anlamda, benim her şeyimdi. Babam, ölürken annemi bana emanet etmişti ve onun kılına zarar geleceğini bilsem dünyayı yakardım. Şu günlerde o da sadece benim mutlu olmam için uğraşıyordu. Sadece beni gülümsetebilmek istiyor, eksik hissetmemem için evin hem erkeği hem de kadını rolünü üstlenmeye çalışıyordu. Ama yanıldığı bir şey vardı; bu evde zaten bir erkek vardı.

"Ben Marie'de kalacağım zaten. Lütfen Lou. Benim için. Senin mutlu olmayı istiyorum."

"Asla olmaz. Seni yalnız bırakmayacağım." Arkamı dönüp mutfağa ilerlediğimde. Her zamanki gibi tıkınan Niall ile karşılaştım.

"Hadi annem neyse, sen nasıl kabul ettin bunu?"

Bir süre düşünür gibi durduktan sonra pantolonunun cebinden bir rehber çıkardı ve bana uzattı. Elime alıp başlığa baktım. Türkiye'de Yemek Kültürü. Aman ne harika(!)

"Ne kadar.. sürecekmiş bu tatil?" dedim istemeyerek. Annem ağlayacak gibi duruyordu çünkü.

"İki ay." dedi hemen canlanarak.

"İki ay boyunca aynı şehri mi gezeceğiz? Bayat." dedim son bir umutla.

"Ülke turu." dedi Niall "Tüm ülke müthiş yemeklerle bezeli." gülerek ağzına bir kurabiye daha attığında içimden ona sövüyordum.

"Peki." dedim "Sadece sen mutlu ol diye anne."

"Harika. Gerçekten pişman olmayacaksın. Mükemmel bir deneyim olacak." kalkıp beni öptüğünde ben de mırıldanıyordum.

"Umarım..." sesimi yükselterek konuşmama devam ettim. "Uçak kaçta kalkacak? Yolculuk kaç saat sürecek?"

Niall göz devirerek buz dolabını açtı ve bulduğu çilekleri yemeye başladı. Annemse elindeki broşürü karıştırarak benim için bir cevap arıyordu.

"Uçağınız saat 11.00'de kalkacak ve..yolculuğunuz dört saat sürecek."

"Anne sen bavulumu bir kez daha kontrol eder misin?" dedim annemin mutfaktan çıkmasını sağlamak amacıyla. Annem hiçbir şey anlamayıp kafasıyla onaylayarak çıktığında hızla ayağa kalktım ve Niall'ın oturduğu sandalyenin önüne gittim. Elindeki çilek kasesini aldığımda dikkatini bana verebildi ve fısıltıyla konuşmaya başladım.

In The TurkeyWhere stories live. Discover now