6.BÖLÜM: Kimsin sen?

74 22 42
                                    

Uzun bir aradan sonra tekrardan hepinize merhaba, bu seferki aramız çok uzun oldu ama bölümümüz sonunda geldi. Lafı fazla uzatmak istemiyorum ve sizi yeni bölümümüzle baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar...

~~~~

Bir gül buketi ve bir gizem daha bence bir bünyeye birden fazla şok çok fazla hatta direkt olarak yasaklansın.

Masada duran buketle bakıştığım sırada sınıf kapısı açıldı. Arkama döndüm ve kimin geldiğine baktım. Gelen Buğra'ydı. İlginç olansa gülüyor olmasıydı. Yanında da kimse yoktu. Bu çocuk neye gülüyordu böyle? Yoksa benimle durmaktan kafayı mı yedi? Eğer öyleyse haline çok üzülürüm, yazık, uvv kıyamisuu

Gözü bir an masada durak bukete kaydı. Buketi görünce gülümsemesi daha da büyüdü.

''Oo hayırlı olsun, sanırım kısmetin çıkmış, kim bu şanslı kişi?'' dedi ve sırasına doğru ilerleyip çantasını bıraktı. Tekrardan bana döndüğü sırada kaşlarını çattı.

''Ne o ilişkiniz başlamadan bitti mi yoksa? Kız yoksa çocuğu da mı dövdün?'' dedi ve kahkaha atmaya başladı. Buğra'nın tüm bu sorularına karşı ben sessiz kalmıştım. Buğra benim böyle sessiz kalmama şaşırdı ve kahkahasını yarıda kesip dik dik bana bakmaya başladı.

''Sen iyi misin?'' sorusunun hemen ardından bulunduğu yerden ayrılıp benim sıramın yanına doğru geldi. Başımı korku filmlerindeki korkunç karakterler gibi yavaşça ona doğru çevirdim.

''Değilim ama buna üzülecek de değilim'' dedim ve hemen kendimi toparladım. Buğra bu ani değişimimden dolayı afallamıştı.

''Bunu buraya kimin bıraktığını bilmiyorum'' dediğimde tekrar gülmeye başladı. Onun bu gülüşlerinden bir anlam çıkarmalı mıydım? Çok tuhaftı. Sanki ben çok normalmişim gibi insanlara laf etmem yok mu?

Tamamen ona döndüğümde kaşlarım havalanınca sorgu moduna geçtim. Delici bakışlarımla onu baştan aşağı süzdüm.

''Acaba diyorum, sen bu konu hakkında bir şeyler biliyor olabilir misin?'' Dediğimde Buğra hiç korkmadığı kadar benden korkmaya başlamıştı. Yazık ya üzülüyorum bu çocuğa, valla bak

Buğra'nın ağzından '' yok be, ben- hem ne alakası var?'' dediğinde gözü kapıdaydı. Yazık çocuk kim gelirde beni bu manyağın elinden kurtarır diye bakıyor. Üzüldüm ama çabucak geçti.

Ona korkutucu bir şekilde bakmayı kestim ve tatlı bir tavşan gibi bakmaya başladım.

'' Peki o zaman neden sürekli gülüp duruyorsun?'' diye sorduğumda tekrardan gülmeye başladı. Bu çocuğa üzülüyorum ama bu yaptıklarımı da hak ediyor şimdi, doğruya doğru

''Hiiç öylesine'' dedi ve tekrar sırasının oraya doğru ilerledi. Ya da kaçtı. Aklına bir şey gelmiş olacak ki durdu ve birden arkasını döndü.

''Sen bana dikleneceğine o gülleri kimin gönderdiğini bulsana, garibana gücün yetiyor dimi?'' dediğinde mağdur edebiyatı yapmaya başlamıştı. Allah'tan bir hafta içinde Buğra'yı az çok tanıyabilmiştim de bunları yemiyordum. Ona ters ters bakarken tekrardan konuşmaya başladı.

''Bahçeye çıkacağım gelmek ister misin?'' diye sordu. Konuşmamızda bir yeri kaçırmış olabilir miydim? Ne ara aşağıya inme konusuna geldik, neyse sınıfta tek başıma canım sıkılırdı zaten gideyim bari ama bir dakika güller, gülleri nereye koyacaktım? Gözlerimle sınıfta koyabileceğim bir yer ararken en mantıklı yerin sıranın altının olduğuna karar verdim. Gülleri sıranın altına düzgünce koyduktan sonra Buğra'ya dönüp

GERÇEĞİN İKİ YÜZÜWhere stories live. Discover now