Tuğrul'la bir anımızı düşündüm o an..

***
Biz Fransa'daki otel odamızdayken Tuğrul cüzdanından bir kart çıkardı ve onu avucuma bıraktı. Bu nedir diye sorduğumda:

"Bak Esin bu çok ama çok değerli bir kart. Tüm ihtiyaçlarını bu kartla karşılayabilirsin. Tamamen limitsiz bir kart. Herşeyi ama aklına gelebilecek herşeyi bununla satın alabilirsin. Bu hep sende kalsın."

Altın sarısı bir karttı. Avucumda tuttuğum şeyin ne kadar değerli olduğunun farkındaydım. Almak istemedim.

" Buna gerek yok Tuğrul. Herşeyimi fazlasıyla karşılıyorsun. Geri al lütfen"

Ağırca yanakları dolmaya başladı gülerken.

"Ah Esin ah ne önemi var paranın. Anla artık şunu, para benim için hiç birşey sen ise herşeysin."

Elimdeki kartı alarak çantamın içine attıktan sonra fermuarını çekti...

***

Evet sanırım bu kartı kullanacağım. Pervin'in istediği parayı ona vereceğim. Bu arada çok az bir vaktim vardı. Hemen buradaki işleri halletmeliydim. Çünkü Tuğrul'dan bir haftalık süre almıştım. Hemen İngiltere'ye giderek düğün için hazırlıkları yapmalıydık.

Ertesi sabah erkenden uyandım. Yapmam gereken bir çok şey vardı. Ne yalan söyleyeyim içimde binlerce kelebek uçuşuyordu. Yakında Tuğrul'un karısı olacaktım. Bunu düşünmek bile beni dünyanın en mutlu insanı yapmaya yetiyordu. Onu çok ama çok özlemiştim. Tuğrul yanımda yokken öksüz gibi hissediyordum kendimi. Hemen aşağıya inerek kahvaltı için mutfağa gittim. Annem birşeyler hazırlıyordu telaşlı bir halde. Neşeyle arkasından sokulup sarıldım anneme ve yüzümü sırtına dayayarak:

"Günaydın anneciğim"

Annem durgun gibiydi. Küçük bir tonla:

"Günaydın tatlım."

"Nen var anne neden bu kadar durgunsun?"

"Değilim tatlım. Otur kahvaltını yap"

"Anne lütfen neyin var? Tuğrul'un evine gittiğimiz günden beri çok garipsin. Anlat lütfen sorun ne? Sana birşey mi söyledi?"

Annemin üzüntüsü her halinden belliydi. Bir fincan kahve alarak masaya oturdu. Sanki söylemek istediği yüzlerce kelime varmışda, onların ağzından çıkmaması için özel bir gayret sarfediyor gibiydi. Yumuşacık elini elimin üstüne koyarak:

" Bak tatlım. Herşey çok hızlı gelişiyor. Bu durum beni korkutuyor. Gerçekten hazır mısın? Yani nasıl desem Tuğrul'u iyi tanıdığına, ona güvenebileceğinden emin misin?"

Bu da ne demek oluyordu şimdi? Annem birden bire neden Tuğrul'u sorgulamaya başlamıştı ki?

" Onu sevdiğimi biliyorsun anne? Kaldı ki çok yakında evleniyorum. Bunu neden şimdi sorma gereği duydun?"

Annemin tedirgin olduğunu görebiliyordum. Önceleri Tuğrul'la yaşadığı gururunun yerini endişeler almıştı. Ne olduysa o gece ikisi yanlız konuştuktan sonra olmuştu.

"Onu ne kadar çok sevdiğini biliyorum. Ama nasıl anlatsam. Bu adam küt diye hayatımızın içine girdi. Bu kadar güçlü, zengin, itibarlı biri neden ısrarla seninle evlenmek istiyor?"

"Neler söylüyorsun anneciğim. Beni seviyor olamaz mı? Sende mi şüphe ediyorsun? Sende mi beni küçük görüyorsun?"

"Esin lütfen!! Bu adamda garip birşey var. Etrafında yüzlerce kadın varken seninle niçin evlenmek istesin. Davul bile dengi dengine demişler. Denk değilsiniz bunu görmemek için kör olmalısın!"

ELIYS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin