61. BÖLÜM; "Kapıyı Aralamak..."

Start from the beginning
                                    

Kokusunu yeniden duyduğumda yaşadığımı hissettim. Kollarının arasında boğulmak üzereydim ama nefes alıyordum!

Kendi zamanımızdaydık ve yeniden sarılmanın bir yolunu bulmuştuk.

"Geldin." dedi. Başını geri attı, dudaklarını alnıma bastırdı. Sırtımı saran ellerinden biri başımın arkasındaydı ve başımı dudaklarına bastırıyordu. "Bana döneceğini biliyordum." Bunu yalnızca bana değil, tüm dünyaya söylüyor gibiydi. Belki de bu yüzden tekrar etti. "Bana geri döneceğini biliyordum."

Gözlerimi kapattım. O ve ben; tüm evrenin yalnızca bizden oluşmasına izin verdim.

"Buradayım sevgilim. Sana geri döndüm ve tüm kızıl evren şahit olsun, bir daha dizinin dibinden ayrılmayacağım."

Dudaklarını alnımdan güçlükle ayırdı. Başını boynuma gömdü. Öptü, öptü. Öyle sert öptü ki boynuma kendinden izler bıraktığından emindim. "Bir yere gitmeyeceksin. İzin vermeyeceğim. Bir daha seni benden kimse alamayacak. Sen bile..."

Sarıldık. Belki bir saniye sürdü; belki koca bir ömür... Henüz kavuşmuşuz gibi ve hiç ayrılmamışız gibi sarıldık.

Sonra başımı ellerinin arasına aldı ve yüzüme bakabileceği en yakın noktadan baktı. Görüş açımın tamamını kaplayan safir mavilerinde gezinen kara lekelerin anlatmak istediği çok şey vardı. Dinlemek için can atıyordum.

"Üşümüşsün."

Gülümsemeye çalıştım ama gözyaşlarım çoktan yanaklarımı ıslatmıştı. "Sorun değil."

"Açsın."

Başımı iki yana sallamaya gayret ettim ama yapamadım. "Sorun değil."

Yanaklarıma baktı. Muhtemelen içine çökmüştü ve kir içindeydi. "Seni yıkayacağım."

Bu kez başımı aşağı yukarı sallayıp durdum. "Tamam."

Bir saniye bile beklemedi. Beni kucakladığı gibi ahşap çiftlik evine doğru götürdü. İçeri girerken boynuna sıkı sıkı sarılıyordum ve gözlerim kapalıydı. Hiçbir detaya bakmak istemiyordum; kimse için olmasada benim için burada hala Temur ve Diana'nın kanı vardı. Basamakları çıktığını hissettim. Ayağıyla banyo olduğunu tahmin ettiğim yerin kapısını açtığı an, sıcak buharı tenimde hissettim. Beni nazikçe sert bir zemine oturttuğu saniyelerde gözlerimi ancak açıyordum. Burası bembeyaz, küçük bir banyoydu ve içi su dolu bir küvetin kenarında oturuyordum. Biran ise hemen önümde durmuş, muhtemelen defalarca kez yıkandığı banyodaki varlığıma inanmaya çalışıyordu.

"Elbisemi çıkarır mısın?"

İçerisi karanlığa yakın loştu. Yine de gerilen kaşlarına şahit olabilmiştim. Hafiçe eğildi ve özlediğim iri elleriyle elbisemin eteklerinden tuttu. Belki kollarımız birbirinden ayrılmıştı ama bakışlarımızın kucaklaşması bir an bile dinmemişti. Tıpkı ruhlarımız gibi.. Kollarımı yukarı kaldırdım, elbisemi çıkardı. Sonra önümde diz çöktü. Yeniden iki yanına düşmeye hazırlanan ellerini tuttum, sıcak ve sertti. Onları belimin iki yanına koydum. Ne yapması gerektiğini biliyordu. Utanmıyordu ve utanmıyordum. Parmakları külodumun lastiklerine dokunduğunda ağır ağır yutkundu. Küçük penye parçasını bacaklarımdan sıyırırken hızlanan solukları, bakışlarını bir saniye bile ayırmadığı dizlerime vuruyordu. Yavaşça etrafımda dönerek bacaklarımı küvetin içine attım. Saçlarımı sol omzumda topladım. Elleri bu kez sütyenimin kopçasına ulaştı. Usulca çözdü. Doğrulurken, omuzlarıma düşen askılardan yakaladı ve üzerimdeki son parçayı da hızla benden uzaklaştırdı. İçi dolu şeffaf kutulardan birine uzanmak için çıplak bıraktığı bedenime arkadan yaklaştığında, kalbim tekledi. Başımı çevirip ona bakamadım. Başı yakınlarda bir yerdeydi. Kutuyu tuttuğu elinin baş parmağıyla kapağını açtı, içindeki sıvıyı küvete boca etmesini takip eden birkaç saniye içinde suyun yüzeyi köpüklerle doldu.

KIZIL GECE +18Where stories live. Discover now