5

841 148 41
                                    

*İyi okumalar 🖤

Rüyalarımın kabuslardan ayrılmayışının ikinci ayını kutluyordum.

Yine kan ter içinde uyandığım bir geceyi açık gözlerle sabah etmiştim. Sabaha kadar şarkı eşliğinde evde dolaşıp ayılmak için kahveye sarılmıştım.

Bu seferki kabusum, diğerlerinden daha farklıydı. Hafsa'nın intihar anını defalarca görmüştüm ama ilk defa birinin onu ölü bulunduğu uçurumun kenarından iterken görmüştüm. Hafsa'nın çığlığı kulaklarımdan gitmemişti.

Polis onun denize çekildiğini ve şiştikten sonra tekrar karaya vurduğunu söylemişti. Cesedinin kayalardan dolayı fazla sürüklenmediğini belirtmişlerdi. Bu yüzden bulunduğu yer atladığı düşünülen yerdi.

Ne bir intihar notu ne de birine söylenmiş depresif sözler vardı. Sadece onun internette yaptığı son aramalar elimizdeydi.

'Yüksekten düşen birinin hayatı ne kadar zamanda sonlanır?'

İntihar etmeden önce, ölümünün zamanını araştırmıştı.

'Ölmek için ne kadar yüksekten atlamak gerekir?'

Zamanı dışında olasılıkları da kontrol etmiş ve buna göre yüksek bir uçurumun tepesine gitmişti.

Hafsa'nın intihar etme haberiyle boşluğa düşmüş gibi hissetmiştim. Onun intihar edecek biri olup olmadığı sorulduğunda, cevapsız kalmıştım. Çünkü ne kadar yakın olursak olalım onun içini bilmiyordum.

Onu tanıdığım ilk zamanlar kesinlikle intihara meyilliydi. Üniversitedeyken daha normal birine dönse bile arada hayattan soyutlanıp her an uçup gidecek gibi olurdu. Onun hayatının tamamen yerine oturduğu dönem iş zamanıydı.

Mısra, çalıştığı şirkette eleman arandığında ilk ona haber vermişti. Mısra'yla yakın değildi ama onu işe aldırdığında samimiyetleri gelişmişti. Bölümden mezun olduktan sonra iş bulamayan tek kişi Hafsa olmuştu. Bu yüzden de Mısra'ya hep minnettar olduğunu söylerdi. Mısra'yı gücendirmemek içinde son derece sıkı ve düzgün çalışırdı. Onun işindeki bu tutumu hayatını da etkilemişti.

Eskiden barlardan barlara gezen vücudu eve girer olmuş ve alkol bağımlılığından işini etkilediği gerekçesiyle kurtulmuştu.

Yani Hafsa, artık intihar etmeyecek gibiydi. Ardından bu düzgün hâlinin rol olabileceğini öğrenmiştim. Belki de onun hayatı hiç düzelmemişti.

Bu yüzden intihara meyilli olup olmadığı sorulduğunda sessiz kalmıştım. Belkileri, belirsizliğimi, onun ölümünün ardından sürüklemek istememiştim.

İlk defa intihar ihtimalinden başka bir şeyi düşünüyordum. Kahin değildim, altıncı hissim de yoktu. Hatta bu tarz konuları saçma bulurdum ama iç sesim, yeni şizofrenliğim beni şüpheciliğe itiyordu.

İşteyken bu konuyu defalarca zihnimde düşünüp bir yere oturtmaya çalışmıştım. Bu sefer bunu yaparken paralel evrene geçmedim. Ceyda'nın beni iş için uyarmasına gerek kalmadan, Mısra tarafından azarlanmadan işimi bitirdim.

İş yerinden çıkarken de aklımda Hafsa'nın ölümü vardı.

Polisin sadece bir kere "Ona düşman olan, kin besleyen birini tanıyor musunuz?" diye sorduğunu hatırlıyordum.

Cevap vermek yerine bunu neden sorduklarını sorgulamıştım ve sonuç olarak bir hafta sonra bir daha bu tarz sorularla denk gelmeden cenazeyi taşımıştım.

Polisler cinayetten şüphelenmiş olabilir miydi?

İş çıkışı tekrar Büşra'nın yanına gittim. Bu sefer hayaletten, rüyalardan bahseden danışmanı olmayacaktım. Arkadaşıma, arkadaşımız hakkındaki düşüncemi soracaktım.

SIR (gxg)Where stories live. Discover now