12. Gözleri Gözlerine Çevrili.

Start from the beginning
                                    

Hep sağımda duran, ismini bilmediğim adam; önüme geçerek; ''Kendinizi tehlikeye atıyorsunuz, izin verin ben yukarıya çıkacağım.''

''Serter orada.'' Ona bir şey olma korkusuyla cebelleşiyordum.

Sakin kalmam gerektiğinin farkındaydım. Bu gücü kendimde bulmalıydım fakat korkuyla karşılaşan her insan gibi sakin kalamazdım, sakinlik beni çevreleyecek kadar güçlü bir olgu değildi, tam aksine büyük bir çığlığa sebebiyet verirdi.

''Bekleyin burada.'' Dedi.

Serter'in korumaları da kendisi gibi otoriterdi.

Çaresizce, merdivenlerden aşağıya indiğimde, onu beklemeye başladım. Serter'e bir şey olmaması için, büyük bir umuda sarılmak istedim, sarılabilirsem çözülürdü dar sokaklarım, ruhum, kaybolan yıllarım. Bilemiyordum, bilememek değildi ki mesele; ona bir şey olma korkusuyla ilk kez aslında, adını koymadığım duygunun ne denli büyük olduğunu fark etmiştim.

Solumda duran korumanın telefonu çalınca, benden bir adım uzaklaşarak telefonunu kulağına götürdü. Kaşları çatık bir halde telefondakini dinlediğinde; bana çevirdi yüzü. O sırada telefonunu da kapatmıştı.

''Serter Bey, şu an yukarıda değil. Sanırım, arka tarafa geçmiş.'' Dedi.

Rahat bir nefes verdim.

Onun yanına gitmek için çıkışa doğru adımlarımı yönelttim. Nihayet, Serter'e bir şey olmadığını öğrenmiştim. Bu içimi ferahlatmıştı çünkü ona bir şey olursa derin bir azap duyacağımı biliyordum. Hem, ona bağlı olan insanlar vardı. Serter'e bir şey olması demek o insanların sahipsiz kalması demekti.

''Bu taraftan.'' Korumanın gösterdiği yöne kafamı çevirdiğimde, Serter'in bir adamla yüz yüze konuştuğunu gördüm.

Serter, Ömer ile konuşuyordu.

Ömer'in elinde bir tesbih vardı ve durmadan sallıyordu, Serter ise ceketini omzuna atmış ona doğru eğilmişti. Birisinin yüzünde gülümseme, diğerinin yüzünde öfke; birisinin gözlerinde alev, diğerinin ise yumuşak sıralı dağlar mevcuttu.

Serter tehlikeli olan taraftı.

Ömer umursamazdı.

Serter elini cebinden çıkardığında, yavaş bir hareketle ceketini de omzunun üzerinden alıp yere attı, ardından bir adım öne doğru eğilerek; yumruk yaptığı sol elini Ömer'in gözüne savurdu. Ömer yumruğu hisseder hissetmez afallamadı, tam tersine elini gözüne götürdü.

Gülümseyerek; ''Ayıp.'' O da yumruğunu çıkardı, Serter'e savurmak isterken Serter onun karnına vurup yere fırlattı.

Olayları şaşkınlıkla izliyordum.

Ömer yaşça büyük olduğundan ötürü gelen yumruklara karşı kendini savunamıyordu, güçsüz durması bu sebepten ötürüydü.

Serter arkasını döndüğünde, yüzü yüzüme çevrildi. Ömer'i yakasından bırakarak, elindeki kan izini; cebinden çıkarmış olduğu küçük paketteki ıslak mendille sildi. Her zaman cebinde bir adet ıslak mendil olurdu. Bu onda gözlemlediğim, sıradan bir hareketti. Sanırım temizliğe fazla düşkündü, yadırgamak istemedim.

Ömer yere düştüğünde, ağzından kan akıyordu. ''Yaptığın asla hoş değil, evlat.''

''Serter.'' Diye fısıldadım.

''Arabaya geçer misin?'' Bana bakmadı.

Korumalardan birisi, Cesur ile demirlik kapıları es geçerek bizim yanımıza kadar geldiği sırada, arkadaki insanların bağıra bağıra otelden çıkması dikkatimden kaçmamıştı. Kısa süre içinde, arka bahçe toplu bir insan kalabalığına dönüşmüştü.

KALBE SAPLANAN OKWhere stories live. Discover now