22

444 86 54
                                    

kirli converse ayakkabılarınıza,
ve kendinize,
iyi bakın.

22: aklımı kaybettim, senin yüzünden.
-dirty converse, bölüm 1

Gergin hissediyordum. Ellerim titriyordu, sürekli terliyordum ve derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Çünkü bir yandan hem korkuyor hem endişeleniyorum, aslında heyecan da vardı içimde.

"Jungwon, biraz sakinleş." Jay tek kaşını kaldırarak bana bakmış ve yeniden önümüzdeki kapıya dönmüştü. Nasıl bu kadar dertsiz, tasasız ve rahat durabildiğini merak ediyordum. Hayvan gibi merak ettiğini söylemişti bana ama şimdi karşımdaki oğlan relax bir şekilde kapının açılmasını bekliyordu.

Anlaştığımız gibi Jay ile buluşup fotoğrafın arkasındaki adrese gelmiştik. Neyse ki çok uzak olmadığı için kırk beş dakika kadar ortalama bir sürede yürüyerek varmıştık eve. Fotoğraf eski gibi gözüküyordü ve eskiydi de. Fotoğrafın üzerindeki tarih birkaç yıl öncesine aitti. Bu yüzden içimdeki "Ya artık evde kimse yoksa?" korkusu kapı açılana kadar yükselerek sürmüştü.

Fakat kapı yorgun bakışlara sahip, pembe saçlı, uzun boylu ve bakışlarına tezat ışıl ışıl bir gülümseye sahip olan, bizden kesinlikle büyük olan birisi tarafından açılmıştı. Pembe saçları biraz dağılmıştı ve göz altları da hafiften morarmıştı.

"Merhaba." Diye öne atıldım hızlıca. Pembe saçlı çocuk -çocuk olmadığına eminim- samimi gülümsemesiyle bana dönmüş ve aynı şekilde karşılık vermişti. "Biz birilerine bakmak için gelmiştik. Rahatsız ettiysek kusura bakmayın." Dedi Jay yan gözlerle bana bakarak. Birden öne atılmış olmama sinirlenmiş gibi duruyordu.

"Sorun değil. Kimi arıyorsunuz tam-" Pembe saçlı çocuğun gözü elimdeki kaykayda takılı kaldığında yanlış yere gelmediğimizi ve karşımızdakinin doğru kişilerden biri olduğunu fark etmiştim. Kaykayı fark ettiği anda susmuş ve solan gülümsemesiyle gözlerini kocaman açarak bana bakakalmıştı.

"T-taehyun'un kaykayı bu." O an farkına vardım karşımdakinin kim olduğunu. Taehyun'un arkadaşlarından biriydi bu. Adını hatırlamasam bile fotoğraflarda gördüğüm kişilerden biriydi.

"Taehyun'un mu?" Diye mırıldandım. Kaykayın Taehyun'a ait olması benim için düşük bir ihtimaldi. Üstündeki notu başkasının yazdığını düşünecek olursak Taehyun'dan hoşlanan birine ait olabileceğini düşünmüştüm.

"Yeonjun, bir gittin, gelmedin geri anasını satayım. Kim gelmi- Ah, merhaba." Uzun saçlı bir çocuk Choi Yeonjun'un arkasından gelip bize gülümsediğinde daha çok şaşırmıştım. Çünkü o da fotoğraftakilerden biriydi. Taehyun, Beomgyu ya da Yeonjun değildi. Geriye Huening Kai ya da Soobin olma ihtimali kalmıştı. Ve kesinlikle Soobin olmalıydı ismi.

"Choi Yeonjun ve... Choi Soobin?" Diye mırıldandı Jay. Soobin kafasını sallayıp anlamayarak bizi süzdüğünde elimdeki kaylayı fark edip o da şaşırdı.

"Elindeki kaykay," Diye mırıldandı Soobin. "En yakın arkadaşıma aitti." Kafamı sallayıp öne doğru bir adım attım ve kaykayı havaya kaldırarak "Ben de onu arıyorum." dedim.

Yeonjun'un, omuzları düşen Soobin'le olan saniyelik bakışması, bunların bir şaka olmadığını kanıtlamış oldu. Çünkü yüzlerindeki duyguları asla tarif edemiyordum.

•••

"Taehyun'un kaykayını her yerde arıyorduk." Diye konuşmaya başladı Yeonjun. Bizi içeriye davet etmiş ve limonata ikram etmişlerdi.

"Bulamadık tabii. Taehyun bizim çok yakın bir arkadaşımız, hatta... en yakını. Ve bu kaykay onun için inanılmayacak kadar çok değerli. Bu yüzden her yerde arıyorduk." Diye mırıldandı.

Bir ihtimal dedim, bir ihtimal Taehyun sadece kaybetmiştir o kaykayı.

"Siz neden arıyorsunuz onu?" Diye sordu Soobin. Jay'e döndüm. Ona bakışımla ne demek istediğimi anlamış ve sırt çantasından kutuyu çıkarmıştı.

Kutuyu masaya koyduğunda Yeonjun tereddüt ederek kutuyu almaya çalışmış, fakat daha sonra vazgeçerek Soobin'e izin vermişti. Soobin ise kutuyu açmış ve kaşlarını çatarak Taehyun'un mektuplarını incelemeye koyulmuştu.

"Kaykayı abim antikacıdan benim için almış. Üstündeki yazıyı görünce kimin olduğunu merak ettim ve internetten araştırdım." Yeonjun acıyla güldü ve kafasını öne eğdi.

"Şu ikonik yazı."

"Sonra sizin ve birkaç kişinin daha sosyal medya hesapları çıktı. Biz de biraz baktık. Kaykayın Beomgyu, ya da Taehyun'a aşık olan başka birinin olduğunu düşünmüştük." Dedim.

Soobin dolan gözleri ve titreyen dudaklarıyla elindeki mektup ve fotoğrafları kutuya geri koydu.

"Taehyun'un kaykayını Beomgyu boyamıştı. O not, Beomgyu'nun Taehyun için yazdığı bir not diyebiliriz. Yıllarca bunun dalgasını geçmiştik ve... bunlar da Taehyun ile Beomgyu'nun birkaç eşyası." Diyerek elindeki kutuyu da masaya koydu.

Yeonjun eliyle yüzünü sıvazladı ve bir elini Soobin'in bacağının üzerine koyup konuşmaya başladı.

"O hesapları kullanmayı bıraktık. Ve... Taehyun'a ulaşamazsınız."

Kaşlarımı çatarak "Neden?" diye sordum. Kalbime bir ağrı girmişti ve korktuğum şeyleri duymaktan tekrar korktum. İçim sıkışmıştı sanki.

"Ne duymak istiyorsunuz?" Diye sordu Soobin. Jay boğazını temizledi ve "Onlara ne olduğunu." Dedi. Kimden bahsettiğimizi gayet iyi biliyorlardı. Soobin birkaç defa öksürdü ve bize doğru biraz yaklaştı.

"Neler döndüğünü az çok biliyor gibisiniz. O yüzden anlatmamız bir sorun çıkarmaz." Yeonjun oturduğu koltukta arkasına yaslandı ve kutunun içindeki fotoğraflara göz atmaya başladı.

"Taehyun, Beomgyu'dan hoşlanıyordu. Fakat yüz yüze konuşmakta pek iyi değildir. Kaykay kayarken kaza getirmişti ve koluyla beraber kaykayı da zarar görmüştü. Kendisi uğraşarak tamir etti ama sonra boyamak istedi. Beomgyu'da küçük bir atölyede okuldan sonra sürekli resim falan yapardı. Çok da iyiydi bu konuda. Ondan Taehyun'un kaykayını boyamasını istedim ve böyle tanıştılar.Taehyun yüz yüze konuşmakta iyi değil ama, Beomgyu'ya vitesi sona takmış gibi sürüyordu." Güldü.

"Kaykayın üstündeki tüm resimler Beomgyu'ya ait ve o yazıyı da bizzat Beomgyu yazdı. Naz yapmıştı eşek herif ama o da hoşlanmıştı Taehyun'dan. Çıkmaya başladılar sonra. Taehyun annesini kaybetmişti daha yeni yeni, babasıyla da arası bozuktu. Bir tek Beomgyu vardı yanında anlayacağınız.

Beomgyu ne isterse yaptığı için biraz şımardı, Taehyun umursamadan onu şımartmaya devam etti ve Beomgyu patladı. Kavga ettiler ve onlardan hiç beklenmeyecek bir şekilde haftalarca birbirlerinin yüzlerine bile bakmadılar. Sevgili olalı bir-iki yılı geçmişti ve ilk defa böyle olduğu için endişelendik. Beomgyu yine hızlı toparlandı ama Taehyun öyle böyle dağılmadı. En sonunda yine ilk adımı Taehyun attı ve barıştılar."

Şimdi anlamaya başlıyordum neler olduğunu. Fakat içimdeki korku git gide büyüyordu.

"Barıştıktan bir süre sonra Beomgyu, Taehyun'dan ona kaykay kaymasını öğretmesini istedi. Taehyun hevesle kabul etti. Sosyal medyaya hepimizin son postunu attığı o gün, Taehyun, Beomgyu'ya kaykay kaymayı öğretirken, Beomgyu hızını alamayıp yola savrulunca Taehyun'da onu tutmak için yola fırlamış. O günden beri hiçbirimiz sosyal medya hesaplarımızı kullanmadık. Taehyun'un kaykayı ve ona ait olan şeyleri de babası aldı ve bir yerlere sattığını söyledi." Sonlara doğru çatlayan sesiyle beraber birkaç saniyeliğine durdu ve yutkundu.

"Taehyun'a ya da Beomgyu'ya ulaşamazsınız, çünkü onlar..." Diye mırıldandı zorlukla. "Öldüler."

dirty sk8², tgDonde viven las historias. Descúbrelo ahora