Bölüm 14: Balo

216 22 5
                                    

Merhabalar, nasılsınız ? Umarım iyisinizdir. Ülkemiz çok zor zamanlardan geçiyor, Allah hepimizin yardımcısı olsun inşallah. Sizleri gülümsetebilecek bir bölüm yazdım. Eğer depremden etkilenip şu anda benim kitabımı okuyan arkadaşlarım varsa bu bölümü size hediye ediyorum. Sizleri çoooooooookkkkkkkkk seviyorumm. Bu zamanları da beraber atlatacağız inşallah. Umudunuzu hiç kaybetmeyin. Sakın kendinizi yalnız hissetmeyin. Dualarım kalbim hep sizinle. Bendelerimiz yan yana olmasa bile kalplerimiz yan yana ve bir şey daha söylemek istiyorum. Bütün yorumlarınızı okuyorum hepsi için ayrı ayrı teşekkğr ederim, özellikle bir kişiye de teşekkür etmek istedim, @shipimvar 'a çok teşekkür ederim neredeyse her bölüme yorum atıyor. Eğer bölümü beğenirseniz oy vermeyi ve takip etmeyi unutmayın hepinizi çoooooooookkkkkkkkk ama çooooooooookk seviyoruuuuuuuumm

Yalnızlık sadece bir cümle miydi ?

Ya da sadece bir his miydi ?

Peki ya sizce hangisi ?

Bence her ikisi de, bazıları için sadece bir cümle. Bazıları için hep içinde hissettiği bir his. Kesinlikle birinci seçenek olmayı isterdim. Bence kesinlikle hafife alınmaması gereken bir his. Öyle bir his ki içinde koskocaman bir boşluk oluşturuyor, nefes alsan o boşluk kalbine bıçak gibi batıyor. Hatırlıyor musunuz Onlar hayatımda yokken ne kadar yalnızdım ? Oysa o zamanlar içimdeki o koskocaman boşluğun hiç gitmeyeceğini düşünürdüm. Sonra Ahmet abim bana kol kanat gerdi. Leya o güzel gülüşüyle kocaman gülümsedi. Yağız abi gibi bana sarıldı. Deniz  beni hayatımda hiç gülmediğim kadar güldürdü.

Çağan...

Çağan beni tekrardan hayata döndürdü. O bunu bilmiyordu  belki ama benim için çok şey yapmıştı. Benim için katil bile olmuştu. Aslında Çağan benim içimde koskocaman boşluk oluşturan o yalnızlık hissini benden uzaklaştırıyor, sadece bir cümle haline getiriyordu.

Hastaneden çıkmamızın üstünden tam tamına beş gün geçmişti, beş gün BEŞ GÜN! Bu beş günün içinde sadece Leya'yla konuşmuştum. Çağan'a yaraların nasıl oldu daha iyi misin diye sormak istiyordum. Ama utandığım için mesajı yazdığım gibi geri siliyordum. Leya geçen gün Ahmet abilere Çağan'ın geldiğini ve Yağız'la hiç konuşmadıklarını ama ikisinin de birbirlerine çaktırmadan baktığını söyledi. Bu konu üzerine tam 4 saat konuşmuştuk, Leya maşşallah Sherlock Holmes gibi onları dikizlemiş her yaptıkları hareketleri resmen listeli bir şekilde anlatmıştı. Bir ara Çağan'ın kaç kere kaşını kaldırıp indirdiğini ve Yağız'ın kaç saniyede bir gözlerini kırptığını da söyleyince nazikçe telefonu yüzüne kapattım.

Bügün Okan'ın yanına gidecektim çünkü Göktürk'ün fotoğraflarını göstereceğini söyledi, şu an da da oraya gitmek için hazırlanıyordum. Üstüme sarı bir sweatshirt altıma da bol bir kot pantolon giydim. Normalde çok pantolon giymem ama bu accayip rahat, en sevdiğim pantolonum. Canım pantolonum.

Saçlarımı da at kuyruğu yapıp hafif de bir rimel sürdüm. Göktürk'ün fotoğraflarını göreceğim için içimden accayip süslenip püslenmek geliyordu İnanamyacaksınız ama Okan bana  Göktürk'ün iyi olduğunu ve bana gülümseyen fotoğraflarını göstereceğini söyledi. O anki mutlulukla ona inanmıştım ama sonradan biraz pişman olmuştum. Yalan söyleyebileceği o an aklıma gelmedi heyecandan. Umarım yalan söylemiyordur.

Yaklaşık 15 dakikadır yürüyordum, bu demek oluyordu ki bir 15 dakikam daha vardı. Hava sıcaktı arada bir esiyordu. O yüzden üstüme sadece siyah kot ceketimi giymiştim. Benim kesinlikle bisikletimi tamir ettirmem gerekiyordu. Yemin ederim ömrüm yollarda  geçti be !

Dövüşün Ortasında Où les histoires vivent. Découvrez maintenant