1.3

6.9K 359 49
                                    

Merhaba 13. bölümü yazmaya başladımm. Arkadaşlar bölüm ne zaman gelecek diye soruyorsunuz fakat ben genellikle geceleri yazıyorum. Sebepsizce sabahları aklıma hiçbir şey gelmiyor. Yani her sabah kalktığınızda bir bölüm görürsünüz.

Lütfen oy verip yorum yazmayı unutmayın. İyi okumalarr!

***

Yiğit'i görmediğim 3. haftamdı. Yoktu! Hiçbir şekilde haber alamıyordum. Timi sapasağlam olsa da kendisi ortada yoktu. Her gün Cemali'ye soruyordum fakat bir bilgi vermiyordu. Sessiz kalıyordu. 3 hafta olmuştu. Tam tamına 3 hafta ve ben şuan onu düşünemeden edemiyordum. Esir mi alınmıştı yoksa ölmüş müydü onu bile bilmiyordum! Sadece ben değil timi de bilmiyordu. Daha 2 hafta öncesinde sesini duyabilmek için yollarını gözlüyordum.

Şimdi ise Yeliz Abla ve Cansu karşımda beni teselli ediyordu. Olmuyordu işte! İnsanın gönlü el vermiyordu. Ben ne ara onu bu kadar düşünür olmuştum. Ne ara ona bu kadar bağlanmıştım.

"Olmuyor Yeliz Abla kalbim ağrıyor. Sanki her an ölüm haberini duyacakmışım gibi hissediyorum"

"Canım düşünme öyle şeyler. Güzel şeyler düşün. Belki de sapasağlam dönecek"

Nasıl dönecekti? 3 hafta olmuştu fakat ben ondan hâlâ haber alamıyordum.

"3 hafta oldu Yeliz Abla. Nasıl dönecek?"

Gözyaşlarım dinmiyordu. Uykusuzluktan başım çatlıyordu. Her dakika başı telefonuma bakıyordum belki de Yiğit arar diye fakat sonuç hep aynıydı. Ne Yiğit'in sesinden ne de Yiğit'in varlığından haberdar oluyordum.

Çok özlemiştim onu ben...

"Kuzum düşünme öyle şeyler. Cansu bir bardak su getirsene canım"

Ölüyor gibi hissediyordum. Bir yerde sıkışıp kalmış, nefes alamıyor gibiydim. Onsuz geçen her dakika kalbimi ağrıtıyordu. Günlerdir uykusuzdum. Askeriyeye oradan da eve geri geliyordum. Bazen askeriyeye bile gidemiyordum.

Cansu suyu uzattı. Cansu'nun parmakları arasından aldım bardağı. Kalbimi tuttum. O belki de şuan su bile içemiyordu. Vicdan azabı çekiyordum sanki. Yediğim, içtiğim her şeyde midem kaldırmıyordu. Onun o umutsuz bakışları aklıma geliyordu. Umutsuz fakat bir o kadar da cesur bakışları...

"İçmek istemiyorum Yeliz Abla. Ben burada evimde otururken o orada ne yapıyor acaba? Ne çektiriyorlardır ona. Ben ona nasıl bu kadar kolay bağlandım Yeliz Abla? Gelsin yüzüme tükürsün teşekkür edeceğim yüzünü gördüğüm için. Çok özledim ben onu Yeliz Abla..."

"Tekrar yeşil gözleriyle bana baksın. Gerekirse tekrar beni utandırsın. Olmuyor. Onsuz nefes alamıyor gibi hissediyorum. Belki o beni sevmiyor ama olsun ben onu kendi kalbimde kendi kendime severim. Lütfen geri dönsün Yeliz Abla..."

Yeliz Abla'nın üzüntülü bakışları tekrar yerine almıştı. Sahi o orada ne yapıyordu? Kafayı sıyıracak gibiydim. Yiğit'ten haber alamamak canımdan can koparıyordu sanki.

"Benim yapabileceğim bir şey yok canım. Şu an tek yapabildiğimiz şey bekleyip dua etmek. Lütfen kendini bu kadar yıpratma artık. Canım bari dışarıya çıkalım. Biraz temiz hava alırsın olur mu?"

Başımı onaylayarak salladım. Yeliz Abla ve Cansu mutluluk dolu bakışlar attılar birbirlerine. Keşke bende olabilsem. Yeliz Abla ve Cansu iki kolumdan tutarak ayağa kaldırdılar beni. Gerçekten hiç halim yoktu. Uyku ilaçlarıyla uyuyabiliyordum anca. Ayakkabılarımı giydim. Karşı daireme baktım.

Yoktu.

3 hafta önce karşımda olan adam şuan yoktu. Evinin kapısına bakmak bile beni hüzünlendirmeye yetiyordu. Hiç konuşmasın. Sadece gözlerime baksın. Ben başka bir şey istemiyordum.

FISILTI |Ara Verildi...|Where stories live. Discover now