𝐨𝐨. "anlatmak istersen dinlerim."

294 23 11
                                    






ꉂ›꒰ꦿ⁞ 𝐋𝐎𝐕𝐄 𝐖𝐈𝐋𝐋 𝐑𝐄𝐌𝐄𝐌𝐁𝐄𝐑. ፧ ꒱ ꒰ 📜 ꒱

───── ❝ anlatmak istersem dinler misin?

───── ❝ anlatmak istersem dinler misin?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




Bar kalabalık değildi. Aksine içeride bizim dışımızda sadece bir veya iki insan vardı.  Bunu pek garipsemedim çünkü barın içerisi cidden rutubetliydi. Böyle yerlere alışık olduğumdan pek takmasam da birileri böyle yerlere benim kadar alışık görünmüyordu. 

"Orada bir örümcek ağı mı var? Lütfen buradan gidebilir miyiz? Aman tanrım orada gerçekten bir örümcek ağı var- VE ÖRÜMCEKLER." Stella'nın hayıflanmalarını takmadan bar taburesine oturdum ve barmenin arkasındaki duvara asılmış alkollü içecek seçeneklerini incelemeye başladım. Grup görüş alanımdan çıkmıştı ama Beatrix "İstersen öldürebilirim." dediğinde Terra'nın suratını kaplayan dehşet ifadesini tahmin etmek zor değildi. 

"Hayır, kafayı mı yedin sen!?" 

"Sadece bir kaç örümcek Terra, ölmeleri bir şey değiştirmez." 

"Örümcekler; Hamamböceği, sinekler, ve güvelerle beslenirler. Bu önemli çünkü beslendiği canlıların hastalık taşıma potansiyeli var. Veba ve Türfüs bu canlıların etkileşimiyle bulaşabilir. Hem örümcekler saldırgan değillerdir." Terra yine bir ansiklopedi yutmuş gibi konuştuğunda suratımda belli  belirsiz bir sırıtma oluştu. 

Beatrix muhtemelen Terra'nın dediklerini takmamıştı bile. 

Onlar tartışmaya devam ederken yanıma saçlarını tepeden at kuyruğu yapmış Musa oturdu. Az önce saçları açıktı. Ben göz ucuyla ona bakarken Musa az önce benim yaptığım gibi dikkatini tamamen içki tabelasına vermişti. 

"Hiç lager bira içtin mi?" 

Böyle bir soru beklemediğim için bir an afallayıp onun gibi tabelaya döndüm. "Ale birası ile arasında pek fark yok. Tadı da  fena değil." 

"Hm,  Bir Lager Bira alabilir miyim?" Musa hafif bağırarak barmene siparişini verdiğinde bende konuştum. "İki tane olsun!" 

Tek kaşını kaldırarak kafasını bana doğru döndürdü. Suratında sinsi bir sırıtma yüzündeyse şaşkın bir ifade vardı.  "Eski kız arkadaşının randevusunda daha ağır bir şeyler içersin diye düşünmüştüm." dedi. 

İstemsizce bakışlarımı kaçırdım, sonraysa bunun ne kadar yanlış göründüğünü fark edip kendi kendime küfrettim. Fazla şüpheli görünüyor olmalıydım. "Beatrix ve ben bu meseleyi aşalı çok oldu." desem bile Beatrix ve Stella'yı mutlu mutlu birbirlerine gülümserken gördüğüm her sefer içimde bir şeylerin koptuğunu hissedebiliyordum.  Ve Musa'nın benim hislerimi okuyabileceğini de biliyordum. 

Ben olayı daha da büyütüp Sky gibi üzerime gelmesine bekliyordum ama Musa umursamazca "Sizin adınıza sevindim." diyerek önüne konulan biradan bir yudum aldı. "Yine de anlatmak istersen dinlerim."

Bu cümleyi duyuncaya kadar içimdekileri birine anlatmaya ne kadar istekli olduğumun farkında değildim. Anlatıp anlatmamak arasında kaldığım bir kaç saniyenin ardından kabaca "Gerek yok, sadece aklıma girmeye çalışma." dedim. Bu bir bakıma kendimi savunma mekanizmamdı. İnsanlar zayıf olduğunuzu gördüğünde sizi nereden vuracağını gayet iyi bilirler. Bense umursamaz piçin tekiymiş gibi takılıyorum. Belki de gerçekten öyleyim. Bu yüzden insanlar beni kıracakları zaman en fazla 'Buna değmezsin, İnsanların seni neden sevmediği belli, Şerefsiz piçin tekisin." tarzı şeyler söylüyorlar. Haklılar, ama sikleyen kim? 

Musa yanımda alaycı bir şekilde gülerken birasını yudumlamaya devam ediyordu. Bu alaycılık gülünç verici değil acı verici bir alaycılıktı. "İnan bana isteyerek olmuyor. " dedi bardağı ağzına götürmeden önce. Sözleri neden akıl perilerini sevmediğimin açıklaması gibiydi. Lanet aptallar, asla güçlerini tam anlamıyla kontrol edemiyorlar.  

Tekrar sert bir şekilde "Zihnimden uzak dur." dediğimde Musa bunu duymaktan sıkılmış gibi  "İsteyerek olmuyor!" dedi. "Hem aksini söylemeyi kes! İçindekileri anlatmamak için kendini yırtıyorsun! Madem Beatrix'i aştın o zaman hislerin hakkında konuşmaktan çekinme, çünkü ona karşı hislerin olsa bile Beatrix'in umurunda değil-"  Barın gürültülü müziği arasında benim duyabileceğim en kısık sesle konuşmuş sonra arkasına dönüp sarmaş dolaş oturmuş Stella ve Beatrix'e bakmıştı. "Ondan cidden hoşlanıyor."

Bu akıl perileri kendilerini ne zannediyordu cidden? Psikolog falan mı? Hepsi aynıydı. Yarısı içilmiş biramı tek dikişte bitirip ağzımı kolumla sildikten sonra "Siktir git." diyerek oturduğum yerden kalktım ve barın çıkışına doğru yöneldim. Musa'nın arkadan bana seslendiğini az biraz duyabiliyordum ama gürültülü müzik ne dediğini anlamamı engelliyordu. Kapıyı hızlıca açıp kendimi dışarıya attığımda kapının önünde durana adam bana yargılayıcı bir bakış attı. Buraya muhtemelen Dowling tarafından yaşı küçük öğrencilerin içeri girmesini engellemek gönderilmişti. Yoksa bu kadar berbat bir barın güvenliğe ihtiyacı olması imkansızdı. 

Adamı arkamda bırakıp nereye gittiğimin bilincinde olmadan ilerlemeye başladım. Okula gitmek istemiyordum, kasabayı da o kadar iyi bildiğim yoktu. Geçen yıl Terra ile takılan bir inek olduğumdan Beatrix'in aksine kasabayı fazla gezmemiştim. Arkamdan gelen yüksek nefes alış seslerinden birinin peşimden geldiği açıktı. 

"Riven, biraz yavaş yürü!"

Cevap vermeden adımlarımı daha da hızlandırdım. 

"Riven!-" sesi biraz daha uzaktan geliyordu. "Özür dilerim, daha yeni tanıştık ve bu kadar derine girmem rahatsız edici olmalı."

"Evet öyle." sinirle konuşurken gözlerimi devirdim. Derdi neydi bu kızın?

"Ama aklın ve hislerin çok karışık. Senin zihninin sesini duymak beni mahvediyor. Tam bir işkencesin!" Dayanamayarak arkamı dönüp bağırdım. "Siktir git o zaman!" 

Musa benim durmamı fırsat bilerek hızlıca yanıma geldi. Nefes nefese kalmıştı. Geride bıraktığımız barın ne kadar uzakta olduğunu fark edince minik bir şaşkınlık yaşadım. Hızlı yürümüş olmalıydım ama o kadar sinirliydim ki yorulmamıştım bile.  

Musa anlayışlı ve yumuşak bir sesle "Eğer anlatırsan ikimizde bu durumdan kurtuluruz diye düşünmüştüm. Üzgün ve kızgınsın, bende senin yanında öyleyim. Nasıl hissettiğini biliyorum. Tam anlamıyla." 

Öfkem kırılır gibi oldu. Karşımdaki kıza bir kez daha acıdım. Duygusal açıdan tam bir harabeydim ve karşımdaki akıl perisi için benim gibi dağınık bir ruh haline sahip insanların yanında durmak muhtemelen işkenceden farksızdı. 

  "Ben halimden memnunum, belki de gitmelisin." Halimden memnun falan değilim.

Karanlıkta kahverengi gözlerini zar zor seçebiliyordum. Göz rengi bir anda parlayıp koyu mora dönüştüğündeyse kısa süre büyülenmiş bir şekilde gözlerini izlerken yutkundum. 

"Halinden memnun falan değilsin." 

Hislerimi okuyor. 

Çenemi sıkıp gözlerimi kapattım. Bir akıl perisine dert yanacak değildim. Hem de daha yeni tanıştığım bir akıl perisine, asla. 

"Git dediğimde ciddiydim Musa." 

"Riven-"

"GİT ARTIK."

Son bir umut yüzüme bakmaya devam ederek geriye doğru bir kaç adım attı. Gitmesi konusunda ne kadar kararlı olduğumu fark edince de tamamen arkasını döndü ve bara doğru ilerlemeye başladı. 

Bense karanlıkta ne yapacağımı bilemeden onun gidişini izledim. 

love will remember ➤ winx, rivusa.Where stories live. Discover now