🍂Bölüm~16🍂

Start from the beginning
                                    

"Gidelim Leyal hanım." hemşirenin tekerlekli sandalyenin arkasına geçmesiyle ben de eğildiğim yerden kalkmış, son kez sevdiğim kadının saçlarının arasına öpücük kondurarak ameliyathanenin içine doğru ilerlemelerini izlemiştim.

Kız kardeşimin gelerek bana sarılmasıyla anında kollarımı ona dolamış, derince iç çekmiştik ikimiz de. Allahtan tek dileğim bugün buradan mutlu haberlerle çıkmaktı...

Yelkovan akrebi kovalıyor, zaman bir şekilde akarak gidiyordu. Benim için asırlar kadar uzun geliyordu bu süre. Nasıl gelmesindi ki zaten? Sevdiğim kadın, canımın parçası, en değerli hazinem ameliyat masasındaydı. Olduğu ameliyatsa bundan sonraki tüm yaşamını etkileyecek cinstendi.

Yaktığım sigaranın dumanını içime çektim. Sonraysa esefli soluklarımla birlikte grimsi dumanı da dışarıya bıraktım. Leyal ameliyata girdikten on beş bilemedin yirmi dakika sonra hastane koridorlarının beyaz duvarları üstüme üstüme gelmeye başlamış, dayanamayarak kendime bir anda bahçeye atıvermiştim.

Aslında ay tenli sevdiğime sigarayı bırakacağımla ilgili söz vermiştim. Ve bu sözü tutmak için her geçen gün kendimi kısıtlıyordum sigara konusunda. Fakat ameliyata girdiği bu süreçte sigara ateşine sigara yakar olmuştum. Aşırı gergindim, korkuyordum. Korkularımı sigara arkasında saklamaya çalışıyordum. Sigara elbette bir kaçış değildi, fakat kafamı bir şekilde dumanlandırmanın da başka yolu yoktu.

Düşüncelerimin umut dolu sokaklarında gezerken çalan telefonum beni gerçek hayata döndüren etken olmuştu. Arayan kişinin kimliği anında kaşlarımın düz bir çizgi halinde çatılmasına neden olmuştu.

"Efendim." diyerek açtım buz gibi soğuk ses tonumla telefonu.

"Dava açacakmışsın." amcamın alayvari ses tonu sinirden dişlerimi birbirine sıkmama neden olmuştu. Elimde varlığını koruyan izamariti çöpe attığımda derince nefeslenmiştim.

"Evet, koskoca Yakupoğlu mirasını sana ve oğluna yedirecek halim yok. Hele babamın onca emekleri var iken o mirasta." Dedem ve babaannemi yaklaşık iki küsür sene önce kaybemiştik. Önce dedemi, sonraysa babaannemi.

Amcam olacak şerefsiz Vural beyse dedemin var olduğunu bildiğim vasiyetine rağmen kalan mirasın bölünmesini istemiyordu. Bu konudan da haberdar olmamı sağlayan kişi dedemin emektar avukatı ve arkadaşı Habil amca olmuştu.

Dedem hayatı boyunca ticaretle uğraşan zengin bir adam olmuştu. Hem babam hem de amcam olacak o adam onun yolundan devam ettirmişlerdi mesleklerini. Babam araba satışı yolunu seçmişti.

Dedem ömrünün son beş yılında çalışmayı bırakarak mal varlığını İstanbul'da evlere, mekanlara, arabalara yatırmış ve vasiyet yazarak bunun ölümünden sonra çocukları arasında bölünmesini istemişti. Gençliğinde oğullarına maddi açıdan desteği sadece eğitim için yapmış, kendi işlerini, evlerini kendilerinin yapması gerektiği düşündüğünde olduğu için bu yola baş vurmuştu kendisi.

Vasiyetin içeriğini bilen tek kişi olan Habil amcanın söylediklerine göre orada her şey amcam ve babamın varisleri olarak ben ve Ahsen arasında eşit olarak bölünmüş şekildeydi. Babamın evin büyük oğlu olarak gençliğinde dedemin çalışma hayatına çok yardımlar ettiğini de söyleyen yine emekdar avukatımızd Habil amcaydı.

"Kemal öldü, mirası sana verecek halim yok. Boşuna uğraşma Mirza." Amcamın bağırması sol elimi yumruk gibi sıkmama neden olmuştu.

"Burak mı yiyecek o zaman tüm mirası? Yok öyle dünya, siz hakkınız olanı, biz de hakkımız olanı alacağız. Mahkemede görüşürüz amca." cevap vermesini beklemeden telefonu suratına kapatmıştım. Zira benim vasiyetten haberdar olmadığımı düşünen amacam bir şekilde kazanacağını düşünüyordu. Fakat ben babamın bunca yıllık emeğini bir kere bile mezarını ziyaret etmeyen sözde kardeşine yedirmezdim. 

DİLEM  (Tamamlandı 🪻)Where stories live. Discover now