on yedinci bant

6.7K 308 8
                                    

|29/01/2023|

Çizgilere basmamaya dikkat ederek parka ilerlerken ayaklarımın birbirine dolanmasıyla düşecek gibi oldum ama tanıdık bir el belimden yakaladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çizgilere basmamaya dikkat ederek parka ilerlerken ayaklarımın birbirine dolanmasıyla düşecek gibi oldum ama tanıdık bir el belimden yakaladı. Bir kaç dakikadır aklınca arkamdan gizlice yürüyordu ama gölgesini çoktan görmüştüm. Başımı güzel yüzüne çevirdim, yüzünde yapma bir kızgınlık vardı söyleyeceklerini tahmin edebiliyordum.

"Güzelim, yavrum, bebeğim, canımın içi sana yüz kere önüne bak dedim yüz kere!" Bana kızdığında sevgi sözcüklerinin hepsini söyler ve en sonunda neden kızdığını dile getirirdi bu artık aramızda bir ritüeldi.

Gülerek omuz silktim, "Bakıyorum normalde önüme arkamda olduğunu fark ettim bu da beni tutacağın anlamına gelirdi değilmi?"

O da güldü ve beni kendine doğru çekti, "Sen gerçekten çok fenasın."

"Eh öyle söylerler." 

"Cadı, söyle bakalım alel acele nereye çıktın?" Yüzüm hatırladıklarımla aniden düştü. Çınar bunu  fark ettiğinde kaşları çatıldı. Eli yanağımı bulurken, "Ne oldu güzelim?" dedi.

"Sahile gidelim mi?" Yolun ortasında onunla konuşamazdım hem burası eve yakındı uzaklaşmalıydık.

Tereddüt etmeden elimi tuttu ve sahildeki taş duvara gidip oturana kadar soru sormadı. Yan yana duvara oturduğumuzda başını bana doğru çevirdi.

"Şimdi anlat bakalım."

Gözlerim dalgalara bakarken ona dönmeden, "Babam işte yine aynı şeyler." dedim. 

Yerinde hareketlenir gibi oldu. "Ne yaptı?" Sinirleniyordu.

"Çınar önemli bir şey değil." dedim başımı çevirmeden. Ona bakarsam anlardı ve bu iyi olmazdı.

"Hazal..." elini çeneme yaklaştırıp parmakları ile çenemin ucunu tuttu ve beni kendine doğru çevirdi. "Sana-"

"Sadece bağırdı." 

Gözlerini kapatıp bir kaç derin nefes aldı. Açtığında biraz daha yaklaştı ve yüzümü avuçlarının içine aldı. "Bana bir söz vermeni istiyorum."

Merakla, "Ne sözü?" dedim.

Tek elini çekip serçe parmağıyla kucağımdaki elimi alıp benim serçe parmağımla buluşturdu.

"Serçe parmak sözü. Bu parmakla verdiğimiz sözler sadece ikimize özel sözler olacak." Gözleri parmaklarımızdan yüzüme döndü. "Eğer biri - kim olduğu hiç farketmez - sana zarar vermeye kalkarsa bunu bana anında söyleyeceksin tamam mı?"

Başımı hızlıca salladım.

Gülümsedi ve alnıma minik bir öpücük kondurdu...

Yarım saat sonra Emir'in arabası ile yola çıktık. Beyaz renk jeep Ankara sokaklarında ilerlerken monta sarıldım. Hava gerçekten soğuktu bu yüzden Emir arabanın ısıtıcılarını çalıştırmış ve sıcak kahve almıştı. Söylediğine gideceğimiz yere on beş dakikalık bir yol kalmıştı. Rahat hissetmem için sohbet etmeye çalışmıştı ama kafamın dağınık olduğunu fark ettiğinde slow bir müzik açmış ve beni kafamdakilerle bırakmış olmuştu. 

Bir sürenin sonunda şehirin biraz daha dışında kalan minik bir barın önünde durdu. Kapısını açıp indiğinde bende peşinden indim. Yanıma geldiğinde birlikte barın girişine gidiyorduk. Kapıdaki güvenlikler Emir'e baş selamı verip kenara çekildi. Emir önce benim geçmem için kenara çekildiğinde hızlı adımlarla içeri girdim.

Yanıma geldiğinde kolunu uzattı, "Yanımdan ayrılma lütfen, burası tehlikeli bir yer."

Orasını anladık demek istesemde sadece başımı sallayarak koluna girdim. Fazla kalabalık olmayan mekanda ilerlerken hızlı olduğumuz için pek etrafa bakmadım. Arka odalara geldiğimizde bir anlığına şaşırsamda bozuntuya vermedim ve koridorun sonundaki korumalı odaya kadar kulaklarımı dış dünyaya kapatmaya uğraştım.

Ne kadar başarılı olduğum muammaydı.

Emir cebinden çıkardığı zarfı gösterdiğinde korumalar kapı açtı. Kapıdan içeri girdiğimizde gözlerim şaşkınlıkla açıldı odada yer altına giden bir merdiven vardı.

"Yok artık..."

Mırıldanmamı duyan Emir güldü ve merdivenlerden inmeye başladı tabi bende öyle. Merdivenlerden aşşağı indiğimizde kulağıma bir takım sesler gelmeye başlamıştı bunlar daha çok tezahürat gibiydi. Koridordan geçip ışığa ulaştığımızda Emir bizi kalabalığın içine sokmadan merdivenden çıkarttı. Burası daha çok özel bir odaya benziyordu. Saha camlardan görünüyordu ve ikimizden başka girebilen yoktu. Odada deri iki kişilik koltuk ve yine deri siyah iki tekli koltuk vardı. Ortada bir sehpa halı ve kenarda da mini buzdolabı bulunuyordu.

"Bu adamdan sonra Çınar çıkacak." dedi tekli koltuğa geçmiş olan Emir.

Dediği şey ile gözlerim camdan dışarıyı buldu. İki iri adam vardı ringde ve birinin yüzü harap olmuştu. Sadece kan vardı yüzü kandan dolayı kıpkırmızı olmuştu. Gözlerimi yumdum ve üçlü koltuğa oturdum.

"Bu ikisinin maçı bitti şimdi Çınar çıkacak."

Emir'in söylediği ile tüm dikkat cama döndüm. Dediği gibi yaralı adamı sedyeyle aldılar diğer adam ise zafer çığlıkları ve tezahüratlar eşliğinde indi ringden. Etraf toparlandıktan ve bahisler oynandıktan kısa süre sonra etrafta bir alkış koptu. Sağ taraftan içeri giren Çınar'ı gördüğümde cama doğru eğildim. Arkasında Erim ile ilerleyip ringe çıktı. Bir dakika geçmeden tekrar sesler geldi bu da rakibi içindi.

Sol taraftan gelen adamı gördüğüm an elim şokla açılan ağzıma gitti.

Çünkü bu adam Çınar'ın iki katıydı...

Artık text bölümlere geçelim çok yoruldum ben ya😭😭

instagram hesaplarım;

@hatedogru
@hateofcemetery

Bazen Yaralar Bant Tutmaz ❦ TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin