İçeride çift kişilik bir koltuk ile ikili lavabo kısmı vardı ve bebek emzirme odasına göre fazlasıyla ferah bir yerdi. Beyaz renk ağırlıklı döşenen oda gereksiz derecede şatafatlıydı. Lakin şu an bu bizim umursayacağımız en son şey bile değildi.

Sırtını kapıya yaslamış olan Tuğra anlamsız bakışlarla etrafı süzerken çenesinden tutup yüzüme çevirdim odağını. Boş boş ayrıntılara takılmaya gerek yoktu sonuçta.

Daha fazla sabretme gereği duymadan parmak uçlarımda hafifçe yükselip dudağına uzandığım sırada Tuğra ellerini belime yerleştirip bana engel oldu. Bense bu hareketine karşılık kaşlarımı çatarak çıkışmama engel olamamıştım.

"Tuğra yine hastayım diye başlamayacaksın herhalde!"

İyileşeli kaç gün olmuştu ve zaten biz de daha yeni yeni görüşebiliyorduk. Gerçi o da saçma salak kulüp toplantısı sayesindeydi ama orası da ayrı bir meseleydi!

"Masadan ikimizin de ayrıldığını fark etmemeleri imkansız. Çok oyalanmadan içeri dönmemiz lazım güzelim. Ödevlerden sınavlardan bir türlü baş başa kalamadığımızın ben de farkındayım ama..."

Onun bahanelere sığınıp boş boş konuşmasına izin vermeden bu sefer parmak uçlarımda yükselmek yerine onu ensesinden kendime doğru çektim ve dudaklarımızı birleştirdim. Boş bir anına denk geldiğim için bunu yapmam hiç de zor olmazken kollarımı boynuna sıkıca dolayarak aynı zamanda da geri çekilmesine engel olmuştum.

Her ne kadar Tuğra itiraz etse de benim onu öpmemle anında karşılık vermeye başlamış, ben de bundan cesaret alıp dudaklarımı aralayarak dilinin ağzımı keşfe çıkmasına izin verdim.

Resmen onunla öpüşmeyi özlemiştim!

Tuğra boy farkımızdan dolayı boynunu iyice bana doğru eğdiğinde ben de parmak uçlarımda yükselme gereği hissetmeden ona karşılık verdim.

Bir süre daha bu şekilde dudaklarımızın özlemini dindirmeye çalışırken Tuğra sanki kafasını eğmekten rahatsız olmuş gibi bir anda eteğimin altından kalçalarımı kavrayarak beni kucağına aldığında ben daha yaşadığım şaşkınlığı atlatamadan saniyeler içersinde az önce kendi sırtını dayadığı kapıya bu sefer ben yaslı bulmuştum kendimi.

Ona uyum sağlayıp tamamen sıyrılan mini eteğimi bile umursamadan bacaklarımı iki yanından beline doladım ve boynuna doladığım ellerimi saçlarına çıkarıp yavaşça çekiştirmeye başladım saç tutamlarını.

Tuğra bir yandan tek eliyle çıplak bacağımı okşayıp bir yandan dudaklarının hareketini daha da hızlandırırken diğer boşta olan eli de rahat durmamış, crop blazer ceketimden içeriye girmişti.

İşaret ve orta parmağındaki yüzüklerinin soğukluğu belimden gıdıklanmama neden olduğunda gülerek geri çekildim. Tuğra ise hiçbir şey söylemeden dudaklarının hareketlerini bu sefer boynuma yöneltti.

Bir de utanmadan az önce bir sürü gereksiz bahane sıralamaya kalkmıştı...

Sözlerine inat tutarsız tavırları beni güldürürken kafamı geriye doğru atıp ona daha fazla yer açtım. Bu sırada dağılan saçlarım bile umrumda değildi açıkçası. Sadece aldığım zevke odaklıydım.

Tuğra boynumdan göğüslerime doğru ilerlerken ona engel olan blazer ceketimin düğmelerine homurdanıp geri çekildi. Zevkten kararmış gözleriyle beni baştan aşağı süzdüğünde bir an ceketi üzerimden yırtıp atacağı bile aklımdan geçmemiş değildi açıkçası.

Çocuğu öyle bir çıldırtmıştım ki resmen bölüm başkanı olarak katıldığı kulüp toplantısını bile unutmuş, rastgele bir yerde benimle yiyişiyordu...

socialiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin