"Anneme ulaşamıyorum, onu görmeye geldim" kaşlarını çatarak "Annen izinli oğlum" afalayarak "N-nasıl izinli?" yerinden kalkıp yanıma geldi "İki gündür yok, hiç gelmedi" korkuyla "Bundan benim neden haberim yok? Ayrıca telefonlarımı açmıyor" dedim,

Masasındaki telefona uzanıp "Bilmiyorum ki, dur bide ben arayayım" ekranda parmakları dolaştırıp kullağına götürdü "Yok, kapalı" endişeyle dudaklarımı kemirdim "Polise mi gitsek?" başını olumsuzca salladı

"Annen çocuk değil Alaz, belki kafa dinlemek istiyor" yüzüne anlamsızca baktım "Ne saçmalıyorsun sen? Çocuk olmayabilir ama bir çocuğu olduğunu unutmamalı değil mi?"

Oflayıp "Panikleme hemen Alazcım. Bak benden duyman ne kadar doğru bilmiyorum ama" birden durunca "Devamını getir" dedim, boğazını temizleyip "Bir süredir annenin hayatında birisi var. Demem o ki belki onunladır"

Kısa bir anlığına afalladım hemen kendimi toplayarak "Hadi canım" dedim. Aklıma gelen kurnazca bir fikirle "Madem öyle ara" dedim.

Anlamayarak "Ne?" demişti "Ara şu herifi, sonuç olarak anneme ulaşamıyorum ara işte" dedim. Gözlerini devirip telefonu eline aldı. Ekrana tıklayıp hoparlöre aldı "Efendim, İlayda" dedi telefonu açan ses.

"Derin, şey diycektim ben sana" dedi İlayda ardından, "İpek ten haberin var mı? Ulaşamıyorum da" gülme sesi geldi telefondan "Buradayım İlayda" dedi, annem.

Gözlerim kararırken telefonu elinden alıp konuştum "Anne sen ciddi misin?" dedim, patlayacak gibiydim "Alaz" dedi şaşkınlıkla "Alaz anlatacatım sana oğlum" dedi.

Sinirle gülerek "Telefonlarını kapatarak mı anlatacaktın?" dedim "Eve geliyorum şimdi, bekle beni" dedi. Üzerine kapatıp telefonu sakince uzattım, aldığı anda geldiğim yola geri gittim.

Dağa, taşa saydırarak motorumu almaya gelmiştim. Çalıştırıp, sürdüm boş sokaklara. Yağmurun başlamasıyla derin nefes aldım. Bu durumda bi tek beni sakinleştiren toprağa değen yağmur damlalarıydı. Geldiğimde içeri girmeye cesaretim olmadı. Kapının önüne çöküp oturdum.

Nedenini bilmediğim şekilde içimde boşluk hissediyordum. Bunca zaman hayatımda bir baba figürü olmamıştı bundan sonrada olmasına izin vermeyecektim. İki saat içerisinde yaşadıklarım başımı ağrıtmıştı.

Eve girdiğim de "Anne" diye seslendim boş duvarlara, gelmemişti halen. Üzüntüm gittikçe öfkeye dönüşüyordu. Bir hışımla odama gidip yatağımı dağıttım, elimi attığım her şeyi yerlere fırlattım. Elimde olan bardağı atacakken durdum, ne yapıyordum böyle?

"Alaz" sesini duymamla kafamı kapının önündeki anneme çevirdim. "Gelmeseydin" dedim soğuk bir sesle. Şaşkınca "Bu odanın hali ney?" dedi "Bilmem, geldiğimde böyleydi" sırıtarak devam ettim "Ne dersin hırsız girmiş olmasın?" yüzüme sinirle bakarak "Alaz haddini aşıyorsun" ellerimi havaya kaldırıp "Ben bir şey yapmadım" dedim, gözlerimden yaşlar akarken.

Hızlı adımlarla yanıma gelip tırnaklarını geçirircesine çenemi tutu "Neden Alaz, neden bunu yapıyorsun?" elinden kurtulup, sessizce izledim onu, derin nefes aldı "Ortada bir sorun yok Alaz. Abartma artık" dedi.

Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip "Büyük bir sorun var anne" başını sıvazlayarak "Alaz senin derdin ne?" omuzlarımı silktim "Ne olurdu bir kere beni anlasan?" dedim, düğüm düğüm olan boğazım canımı acıtıyordu. Boş boş yüzüme bakıp, arkasını dönüp odamdan çıktı. Bir kaç dakika sonra ise dış kapının açılıp, kapanma sesini duydum, gitmişti.

Ruh-u Revan |bxb|Where stories live. Discover now