4- BİR TAKIM KAFA KARIŞIKLIĞI

90 11 5
                                    

Tüm Türkiye'ye geçmiş olsun . Umarım hepiniz iyisinizdir. Enkaz altındakilerin sağ salim kurtulması dileğiyle.

Güneş penceremden içeri sızıp yüzüme vurduğunda homurdanarak örtümü yüzüme doğru çektim. Saat kaç olmuştu ki?
Yorgundum, her yerim ağrıyordu ve sadece birkaç gün boyunca aralıksız uyumak istiyordum.
Fakat aşağıdan gelen konuşma sesleri evimde kalabalık bir grubun olduğunu açıkça belli ediyordu. Kaşlarımı çatarak doğruldum ve saçlarımı elimle toparladım. Ayaklarımı aşağı sallandırıp yere bastığımda gözlerimi hâlâ kapalıydı. Odamın kapısı usulca açıldığında, açan kişinin manyak gibi "Uyanmış ya bu!" diye bağırmasını beklemiyordum.

"Jaydon, bağırma."

Gözlerimi kaşırken, hormurdanmama güldüğünü duydum. Odama girdi ve hiç duraksamadan beni yatağa devirdi.

"Napıyorsun?"

Neler olduğunu anlamama müsade etmeden beni bir tırtıl gibi, sadece kafam dışarıda kalacak şekilde örtüme sardı ve kucağına alıp paldır küldür merdivenleri indi. Odamın kapısından çıkana kadar çırpınmam, ikimize de düşme tehlikesi yaratmaktan başka bir şeye yaramamıştı. Bizi şok içinde izleyen annem ve babamı görene kadar küfrettim. Sürü üyeleri ise şaşkınlıklarını gizleyemezken açıkça sırıtıyorlardı. James'in önünde durduğumuzda Jaydon, Yüzüklerin Efendisinde ki Smeagol karakteri gibi "Efendimiss." diyerek eğildi ve beni alfanın önüne bıraktı.

Oturduğum yerden James'le göz göze geldiğimiz an kahkahayı bastım. O da ellerini koltuğun arkasına koyarak öne eğilmiş, gülmesini dizginlemeye çalışıyordu. Ayağa kalkıp gerindim ve hepsinin yüzüne bakarken "Hepinize günaydın manyaklar ordusu." dedim. Astrid yanıma gelip kolunu omzuma attığında, istemsizce onunla beraber sokak kapısına doğru yürümeye başladım.

"Sen hediyeni gör, ondan sonra bize manyak dersin."

Kaşlarımı çatarak omzumun üzerinden James'e baktığımda çenesiyle dışarıyı işaret etti. Astrid beni tam kapının önünde durdurup önüme geçtiğinde başka biri arkadan gözümü bağladı. Bandı çekiştirdim.

"Ne bu gizem?"

Astrid kumaşla uğraşan elime vurup "Huysuzluk etme." dediğinde kapının açıldığını belli eden rüzgar tenime dokundu.

"Üzerimi değiştirseydim keşke."

Pijamalarla gezinmek muhteşem bir şeydi evet ama o an, bu an değildi.

Luke kıkırdadıktan sonra kulağıma eğilip "Sen her halinle seksisin güzellik." dediğinde James büyük ihtimalle ensesine bir tane vurdu. Çıkan sesten ve Luke'un söylenmesinden belliydi. Şu an Astrid'in onlara göz devirdiğinden adım kadar emindim.
Adel "Sen benimle gel." diyerek koluma girdiğinde ayaklarımı dikkatlice hareket ettirdim. Tahminimce bahçenin ortasına kadar yürüdük. Diğerlerinin de sesi alçalmış ve hepsi usulca peşimize takılmıştı.

James'in tanıdık dokunuşunu omzumda hissettiğime kafamı geri atıp göğsüne yaslandım. Kumaşın arkasındaki düğümü çözüp gözlerimi açtığında bakışlarımız buluştu ve bir kez daha bana sessiz bir komut verdi. Sırtımı dikleştirerek boynumun duruşunu düzelttim. Astrid'in bahsettiği hediyeyi gördüğümde ise kalbim yerinden oynarcasına çarpmaya başladı.
Önümde siyah ve yeşil boyalı, dev gibi bir motor duruyordu.

"Aman tanrım..."

Sesim kontrolsüzce yükselirken ne yapacağımı bilemediğim için yerimde zıplamaya başladım.

"Aman tanrım, aman tanrım, aman tanrım!"

Tiz bir sevinç sesi çıkartırken onlara döndüğümde hepsinin büyük bir keyifle beni izlediğini görmek utanmama sebep oldu. Ama heyecanım ağır basıyordu.

KORUYUCULAR 2 Where stories live. Discover now