7. Eylül Ayı Sevilmez.

Start from the beginning
                                    

Gözlerimi sonuna kadar açmayı denedim. Elalarım onun gözlerine değdi. Sarı saçları omuzlarına kadar gelmişti, dağınıktı saçları. Dağılmaya güç tutarmışçasına gözleri yorgun yorgun bakıyordu. Ona bakmak istemiyordum. Ben ona bakınca, ruhumu gömüyordum.

Yavaş yavaş aklıma geldi.

Ellerim titredi, saçlarım amansız bir hastalığa kapıldı.

''Gece...Güzel kardeşim uyandın sonunda.'' Şişkin gözlerini silerek hemen elimi tutup öptü. ''Çok korktum, yemin ederim çok korktum.'' Naz'ı kolundan yakalayıp çekiştirdi. ''Uyandı, Gece sonunda uyandı.'' Ağlamaya başladı.

Timsahlar da yavrularını yedikten sonra gözyaşını dökerdi.

Ablamınki de o misaldi. Sadece, yalan adındaki rüzgarı arkasına alarak kendisini en doğrucu insan olarak ilan ediyordu. O kötüydü, saf kötülüğün vücut bulmuş haliydi. Elimi gökyüzüne kaldırıp ayı tutmaya çalışsam, sırf ayı tutmamam için güneşi doğdururdu. Saf bir yüz ifadesine rağmen şeytanı temsil ettiğini biliyordum.

Ne acı, bunu zamanla öğrenmiştim.

''Neden konuşmuyor?'' Naz, elimi tuttu.

Gözlerimi tekrar kapattım. Onu duymak istemiyordum, onu duyan kulaklarım karanlığa teslim oluyordu, karanlık bizi çağırıyordu ve benim artık aydınlığa ihtiyacım vardı. Kendime aydınlıktan bir şemsiye yapmıştım. Her akşam üstümü onunla örtüyordum fakat yıllardır aydınlık diye nitelendirdiğim şemsiyemi ablam eliyle parçalamıştı. Her şeyimi almıştı, geçmişimi aldığı yetmiyormuş gibi bugünümü de istiyordu.

Otomatik olan kapı açıldığında, gözlerimi istemsiz açtım. Beyaz önlüklü, hafif saçları beyazlaşmış olan doktorum bana doğru yürüdü. Elimi boynuma götürmeye çalıştığımda, dirseğimde bir acı hissettim.

Kafamın üzerinde kocaman bir sargı vardı.

''Gece uyanmışsın.'' Bana doğru eğildiğinde, elindeki cismi gözlerime tuttu. Kırmızı renkteki ışıklar gözlerime değdi. ''Dünden beri uyuyorsun...Canın acıyor mu?'' Koluma dokundu. ''Kolunu hareket ettirdiğine göre kaslarını çalıştırabiliyorsun.''

Naz, ''Konuşmuyor, bir sorun yoktur değil mi?''

Doktor gülümseyerek kafasını yana salladı. ''Hayır bir sorun yok, zaten çok ama çok kötü bir şey olsaydı yoğun bakımda olurdu. Sadece yaşadığı şoktan dolayı belki olayları anlamaya çalışıyor.'' Doktor eline bir eldiven taktıktan sonra sargıma dokunmaya çalıştı. ''Kafana dikiş atmak zorunda kaldık, ameliyatın çok iyi geçti.''

Sargıyı düzelttiğinde, yüzüne ciddiyet binmişti. ''Herhangi bir problem yok, kaza yaşandığında araba patlamadan hastaneye getirilmişsin. Karşıdan gelen araba, ön cama vurunca gelen cam parçaları kafa derini biraz sıyırmış. Onu da dikişle hallettik.'' Derin bir nefes aldı. ''Kolun konusunda da biraz zorlanabilirsin, kemiklerin çarpmanın etkisiyle hafif bir ağrı sürecine girdi maalesef.'' Dedi Doktorum.

Ablam bir adım atarak sağıma geçtiğinde, kokusunu duymamak için burun deliklerimi kapatmayı diledim içimden.

''Peki, ne zaman taburcu olur? Kardeşimi bu halde görmek canımı yakıyor, ona evde iyi bakacağım ben.'' Dedi.

Yalanlar akıyordu, zehirli dilinden.

Doktorum dosyanın kapağını kapatıp eline aldığında, direkt gözlerini Eylül'e çevirmişti. ''Onu şu an söylemek için henüz erken, son duruma göre biz bilgilendireceğiz. Geçmiş olsun.'' Dedi ve yavaş yavaş odadan çıktı.

KALBE SAPLANAN OKWhere stories live. Discover now