9. BÖLÜM "BARUG 2"

Start from the beginning
                                    

Kucağımdaki ellerime baktım, parmaklarımın rengi solmuştu. Tenim sağlıklı bir tondan ziyade yavaş yavaş canın damarlından akarak bedenden uzaklaşan bir ölüye ait gibiydi. Kenan'ı tercih ederek verdiğim beni zar zor hayata bağlayan kandan vazgeçişim yüzünden bu halde olduğumu bilmek kendimi ölü hissettirmekten ziyade asıl şimdi yaşıyormuşum gibi hissettiriyordu.

"Bu emir çok fazla değil mi?" Safça bir düşünceyle sorduğum soru aramıza dağıldı. Bakışlarını üzerimde hissettim, yanaklarıma dökülen o saçlar bir perde gibi sarmalayıp saklıyordu gözlerimi. "Yani özel hayatını kapsadı, hatta bırakmadı. Bu çok fazlaydı, bunu kast ediyordum."

Yiğit'in verdiği sert bir soluk sesi arabanın gürültüsüne karıştığında yüzündeki ifadeyi az çok tahmin etsem de bakmadım. Bakmamayı seçtim. "İz Hanım." Vurgulu bir tonda dökülen sesi bana ulaştığında ister istemez birkaç saniyelik bakışlarımı Yiğit'e çevirdim. Sessizlik çok kısa bir an kendini gösterdiğinde Yiğit o sessizliği tek bir kirpik hareketiyle yaraladı. "Emir emirdir. Üssüm söylediyse net emir budur, sorgulama hakkı aramam beni ilgilendirip ilgilendirmediğini de düşünmem. Sorgulamam, yaparım. Her ne olursa olsun. Peki siz?"

Saçlarımın arasına sakladığım kabuk yarası gözlerimi daha net görebilmek için açığa çıkarttım. Yiğit'in sesine asılı kalmış bir soru bu hareketimle kendine bir çıkış yolu arar gibiydi. Yiğit gözlerime baktı, "Peki siz neden hayatınızı tehlikeye attığınızı bile bile kan verdiniz, evet belki zamanı yoktu ama dayanırdı, komutanım hep dayandı o gece de dayanırdı. Neden siz hiç tanımadığınız bir adam için gecelerce orada beklediniz?" Yeniden yola çevirdiği gözleri ilerisini kontrol ederken sesi koca birer kaya olmuş, yuvarlana yuvarlana üzerime devriliyordu. Bakışları belki artık yol dönmüştü ama ben neden hâlâ kendi üzerimde hissediyordum? "Kucağınızda kanlı, parça parça olmuş kıyafetlerini sakladınız ne bana ne de komutanıma dokundurttunuz. Bunların hepsini siz şimdi sadece albayım için mi yaptınız?" Burnundan verdiği kesik bir nefesle devam etti. "Bunu yapmak zorunda değildiniz, bunun sizde farkındasınız." 

Geçen o günlerin anısı yanından geçtiğimiz bir ağaçtan düşen yaprak gibi zihnimde süzülmeye başladı, o yaprağı tutunmaya zorlandığı dalından ayıran, o anıyı canlandıran adam her şeyin farkındaymış gibi işine kaldığı yerden devam ediyor, varmak üzere olduğumuz noktaya götürüyordu bizi. O paran parça, kanlı kıyafetlerin, kaç gecedir bana saklanma alanı sunan elimdeki tek bir demir parçasından olan künyenin sahibine götürüyordu.

Arabanın içindeki boğucu havayı ciğerlime çektiğimde oldukça sessizdim. Sessizlik olduğu gibi perdesini çekmiş, yaptığım, yaşadığım her şeyi tekrar tekrar parmaklarım ucuna ekiyordu.

"Kötü bir amacım yoktu." Diye mırıldandım. "Zor durumdaydı, o ân o doğruydu."

Yiğit başıyla onayladı. "Kesinlikle katılıyorum." Derken kısa bir an gözlerini üzerimde hissettim. "O ân o doğruydu, ama tehlikeliydi de. Kaç gün kendine gelemediniz, belki de siz farkında değilsiniz ama oturduğunuz yerde bilinciniz sürekli kayıyordu. Kansızlığınız size göre belki de önemsizdi ama bizim için öyle değil, komutanımın giderken gözlerinde olan o kararsızlığı görmemiş olabilirisiniz ama biz gördük. Ve sizi bir emirden çok emanet olarak gördüğüm için yanınızdayım, sonuçta sizde bizim emanetimize bizden çok iyi bakıp sahipleniyorsunuz."

Başımı ağırca kaldırdım, kirpiklerimin arasından göz bebeklerimin o kabuk bağlamışlığına dağılan cümlesi bana bakmayan gözlerini aramamı sağladığında. "Nasıl?" Sorduğum soruya başını çok az sağ omuzuna yatırarak cevap verdi.

"Belki de kendinin bile veremeyeceği özenin fazlasını siz komutanıma veriyorsunuz." Saniyelik bakışları bakışlarımı buldu, orada söylediklerindeki ciddiyeti saniyelik bile olsa yakaladığımda ister istemez yutkundum. "İyi bir insanısınız, albayımın iz'ini göğsünde taşımaktan neden bu kadar gurur duyduğunu sadece bu kadar kısa bir sürede bile yeterince iyi gösteriyorsunuz."

VURGUN İZ'İWhere stories live. Discover now