Bölüm 48

7.2K 404 82
                                    

Minübüsten indiğimde etrafa bakındım, daha sonra gözlerim telefona kaydı. Navigasyonda hala gitmem gerektiği gözüküyordu. Biraz yürüyecektim anlaşılan.

Çantamdan kulaklıklarımı çıkarıp ilk önce telefona, daha sonra bir tanesini kulağıma taktım. Şarkı listesinden karışık bir şarkı seçip çalmaya başladı.

"Hem gündüzüm, hem gecem
Her saniyem, her bir hecem."

Hüzünlü bir tebessüm yayıldı dudaklarıma, adımlarımı sıklaştırdım. Daha sert adımlarla ilerlemeye başladım, ara sıra gözüme gelen yeni kahküllerimi gözümün önünden çektim.

"Her bir cevabım sensin,
Hem de her bir bilmecem."

Şarkıyı dudaklarımla da mırıldanıyordum bir yandan. Derin bir nefes alırken gideceğim yerin de ilk kara parçası görünmüştü. Ellerimi birbirine sürttüm, terliyorum.

"Durup baktım göz ucuyla
Başka biri vardı yanında
Sakın kalamazdım
Benim olacağını bilmesem."

Adımlarımı hızlı atmam gerekirken, ben yavaşlattım. Hiç düşünmemiştim onunla ne konuşacaktım? Ne anlatacaktım?

"Bilmem kaç yüz kişi içinden
Gördüm deli gözlerini birden
Belki tanımazdım seni
O konsere gelmesen."

Neredeyse kapının önüne gelmiştim, içeri girmek üzereyken şarkıdan bir kaç söz daha duymuştum.

"Emindim zaten gelceğinden
Gördüm beni sen merceğinden
Bense kaçtım gerçeğimden
Kayboldum."

Gülümsedim, "Kaybolmak yok." Diye mırıldandım kendime güç vermek istercesine. "Evimizi bulacağız."

İçeri girerken neredeyse bir konağa giren bir his almıştım. Burası askerlerin kalması için bir lojmandı, ve bildiğim üzere Kuzey sık sık buraya gelirdi.

Resepsiyon gibi duran bir bölüme geldiğimde orada ki adam bana baktı. "Buyrun?" Dedi nazikçe.

"Ben aslında birini arıyordum ama?" Dedim, hemen kafasını salladı.

"Tabi, aradığınız kişinin ismi neydi?" Diye sordu,

"Kuzey Akar." Dediğimde gülümsedi, eliyle hemen arka tarafta ki asansörü gösterdi.

"Onlarda görevden yeni gelmişlerdi. Üçüncü kat on yedinci oda." Kafamı sallayarak teşekkür ettim, asansöre doğru ilerlerken içimde amaçsız bir heyecan vardı.

Üçüncü kata geldiğimde her bir odanın üzerinde yazan numaralara bakıyordum. Sonunda on yedinci odaya geldiğimde kapının önünde bir kaç saniye durdum. Buraya kadar geldiysem bu kapıyı tıklamak zorundaydım. Beklemeden kapıyı tıklattım.

Bir kaç saniyenin ardından kapıda Kuzey gözüktü, beni gördüğünde şaşırmış gibi gözüküyordu.

"Kiraz?" Diye sordu, gözleri saçlarımda en çok da kahküllerimde gezindi.

"Biraz konuşabilir miyiz?" Diye sordum, dudaklarını birbirine bastırdı. Gelmem için kapıdan çekildiğinde içeride sadece onun olmadığını anlamıştım.

İçeri geldiğimizde, koltukta oturan üç erkek ve iki kadın vardı. Ufak tebessümümü hepsine gönderdiğim de erkeklerden sarışın olanı ayağa kalktı.

"Oo Kiraz hoşgeldin!" Dediğinde beni nereden tanıdığını bilmiyordum ama tekrar bir tebessüm ile "Hoşbuldum." Dedim.

Erkeklerden bu sefer esmer olanı elinde ki soda şisesi ile, "Hoşgeldin yenge." Dedi. Gözlerim Kuzey'e kaydığında esmer çocuğa öldürücü bakışlar atıyordu.

"Siz bir kaç dakikalığına çıkar mısınız?" Dedi Kuzey, hepsi yavaş yavaş ayaklanırken kadınlardan biri, "Turnayı gözünden vurmuşsun Kuzey." Dedi. O sırada diğer kadın ise bunu söyleyen kadının kolunu çimdiklemek ile uğraşıyordu.

Kuzey iyice anlını sıvazlarken, hepsi yavaş yavaş çıktı. Sonunda odada sadece ikimiz kalmıştık.

"Öncelikle merhaba." Dedim, çünkü daha onunla selamlaşamamıştık bile.

"Merhaba." Dedik, sesini daha soğuk beklerken onun sesi daha samimi çıkmıştı.

Ama daha sonra beklemediğim şekilde, "Neden geldin?" Diye sorunca, yüzümün bozulmasına engel olamadım.

"Günlerdir mesajlarıma bakmıyorsun, biliyorum görevdeydin ama sana gönderilen o fotoğraf bana da gönderildi." Derin bir nefes aldım, sözümü hiç kesmeden beni dinliyordu.

"Bir anlık sinirdi, neden öyle gittiğini düşündüm. Belki bundan sonra beni gerçekten bırakırsın sandım. Sinirimi çıkarmak istedim." Yutkundum, gözümden gelen yaşlara engel olamadım.

"Ben senden sonra çok yalnız kaldım Kuzey." Bir kaç saniye gözüme baktı, daha sonra bana sert bir şekilde sarıldı. Yüzüm tam göğsüne geldiği için göz yaşlarım kazağını ıslatıyordu.

Bir kaç dakika sarıldık öyle, kafamı göğsünden çıkarıp yüzüne baktım. "Sen beni hiç özlemedin mi?" Diye sordum.

"Sence şu dakikalarca sessizliğim sana bir şeyler anlatmadı mı? İçimde ki her şeyi söylemedi mi zaten?" Diye sordum tebessüm ettim.

"Anlatmaz mı? Beni ne kadar sevdiğini söyledi." Dedim, o ise gülüp beni tekrar kollarının arasına aldı.

"Doğru söylemiş o zaman." Diye mırıldandı.

Bir kaç dakika sonra tuvalete gidip yüzümü güzelce yıkadığımda göz yaşlarımdan eser kalmamıştı.

"Peki şimdi ne olacak?" Diye sordum. Yutkundu, gözleri evin içinde gezindi.

"Ne olacaksa o olacak. Biz beraber olacağız. Sen de o yavşaktan ayrılacaksın." Diye sitem etti, ufak bir kahkaha attım.

"Sen beni mi kıskanıyorsun?" Diye sordum, o da sırıttı.

"Ne yapayım Kiraz? O çocukla sen sarılırken nasıl sinirlendim biliyor musun?" Diye sordu, dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Dedim ya, bir anlık bir sinirdi." Diye kendimi açıkladığımda beni yine kollarının arasına aldı.

"Boş ver, sonuçta bak hala birbirimizdeyiz." Dediğinde gülümsedim, o ise benim saçlarımı öpüyordu.

"Bu arada saçlarımı beğendin mi? Senin için yaptırdım." Dediğimde beni önünde alıp daha dikkatli inceledi.

"Beğenmedin mi yoksa?" Diye sorup dudaklarımı büzdüm.

"Beğendim, ama ben sana sarıldığımda elime gelen uzun saçları seviyordum." Dedi, ben ise gülümsedim.

"Tamam uzadıktan sonra çok kestirmem." Dediğimde gülümseyip, kahküllerimle oynadı.

"Ne zaman eve döneceğiz?" Diye sordum, kolunda ki saate baktı.

"Ben bu akşam burdayım, yarın sabah dönerim büyük ihtimalle." Dediğinde sırıttım.

"Ben de burdayım o zaman." Dedim o ise sırıttı.

"Büyük bir memnuniyetle ağırlayacağımıza emin olabilirsiniz." Diyerek gülümsedi, ben de kahkaha attım.

**

Ay ben kavuşturdum bunları :)

Deneme sınavına gideceğim, hadi bakalım belki geldikten sonra 400 bin oluruz :)

Oy vermeyi unutmayın (⁠ᵔ⁠ᴥ⁠ᵔ⁠)

Kimdiniz Komutanım? √ TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin