6🍂"İyi İnsana Borç"

9 6 0
                                    

Zamanın ileri sürekli ileri gittiğini biliyordum. Ama zamanın bana bir faydası olduğunu asla düşünmedim. Zaman bana daha fazla yaşama istediği bırakmamak için gelip geçiyordu.

Durmuyordu, bana fikrimi asla sormuyordu. Devamlı arkasına bakmadan çekip gidiyordu.

Hayatın herşeyi neden bu kadar acımasız olmak zorundaydı ki? Benim gibi insanlar merhamete sevgiye hasta insanlardı. Asla ellerine düşmeyen o kocaman duygulara. Belki de ilk defa bir yatakta ve sıcak bi evde acıdan da olsa bayılmıştım.

Buna seviniyordum. Daha fazla acı çekmeden uyumak olmak beni mutlu etmişti. Bazen beni mutlu eden şeyleri olması beni şaşırtıyordu ama hiç olmazsa sene de bir defa olduğu için fazla şaşırmaktan kendimi alıkoyuyordum.

Bazı zamanlarda kötü duyguya doymadan bi yudum bile iyi duygu alamıyorduk. Bu hayatla aramızdaki bir tür kural  ya da kumardı. Kazanan fazlası ile istediğini alır gider. Kaybeden herşeyi kaybedip çeker gider.

Kurallar belirleyici şeylerdi. Kuralları bozan dengeler ile bu hayatın olmazsa olmaz kötü mecburiyetleriydi. Daha fazla hayat hakkında konuşmak istemiyordum. Çünkü hayat benim hakkımda fazlasıyla konuşmayı seven geveze bir aptaldan fazlası değildi.

Gözlerimi açıp bir müddet odaya baktım. Güzel bir evi vardı. Güzel duvarlar görmüştüm ama hiç biri benim cehennemim olmaktan daha öteye gitmemişti. İlk defa temiz bir duvara bakıp acılarımın hafiflediğini düşünüyordum. Dinlenmek için yaslandığın duvarlar temiz olsa bile benim tenim değdiği andan sonra temiz olmayacaktı. Olmuyordu.

Kapı çalındığında gözlerimi oraya diktim. O güzel yüzlü adam gelmişti. Bana bu kötü hayatta iyi insanlar olduğunu kanıtlamak için gönderilmişti sanki. Hani dedim ya sene de bi kaç defa güzel bir şeyler olması beni şaşırtmıyordu. Bu sadece bi kaç saatten öteye geçmeyen bir rüyaydı. Bu sabahın akşamında burdan gitmem gerekti.

Bu dünyadaki iyi insana borcumdu.

Kapı açıldığında gülen yüzü ile içeri girdi. Elinde bir yemek tepsisi vardı.

"Nihayet uyanmışsın. Günaydın Hera"

Konuşmak iletişim kurmak pek bildiğim şeyler değildi. Genellikle ters cevap veren bir kızdım. İnsanlara karşı saf bir kinim ve öfkem vardı. Bunu aşamıyordum. Gözleri gören her insandan alacak bi hakkım vardı. Yıllarca gören gözleri ile bana kör numarası yaptıkları için onlardan alacak hakkım vardı.

"Günaydın"

Yüzündeki güzel gülümseme daha çok büyüdüğünde gülümsemesindeki  güzellikleri gördüm. Yaşamın kederine uğramayan gülümsemesi olduğu için mutlu olmuştum. Yanıma gelip yatağın boş kısmına oturdu. Getirdiği tepsinin içine baktım. Hiç yiyemediğim hayal dahi edemediğim bir sürü şey getirmişti. Allahım bunları ben de hak ediyormuydum?

"Hadi hemen yemeğe başla. Bol bol yemelisin. Sana portakal suyu sıktım ellerimle hem c vitamini sana iyi gelir."

Gözlerim yüzüne çıktığında onu bulanık gördüm. Gözlerimin dolduğunu burnumun direğinin sızladığından anlamıştım. Ama dokunmadım göz yaşlarıma. İlk defa elimin tersi ile silmedim. Bana yapılan iyiliğe ağlamak benim hakkımdı.  Bir defa bile olsa acıdan başka yaş düşüyordu onu tutamazdım.

Kuru dudaklarımı aralayıp ona minnetimi sundum.

"Teşekkür ederim Hazar."

Elini uzatıp incitmekten korkar gibi gözümdeki yaşları silip aldı. Ona kızmadım. Tek iyilik meleğim onun için döktüğüm göz yaşlarını ellerine bulaştırmıştı. Hazar bundan sonra umarım o gözyaşları sana güzel şeyler getirirdi. Ben ölüp gittiğimde geri kalan ömrüm göz yaşlarımda kalırdı umarım. Mutlu yaşa, mutlu öl.

lahzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin