LÂCİVERT | ALTMIŞINCI BÖLÜM ♤ BİZİMKİSİ BİR AŞK HİKÂYESİ

En başından başla
                                    

"O zaman böyle giyinmeye devam ediyoruz," gözleri sorarcasına bana dönmüştü. 

Püfledim. "Ediyoruz ediyoruz."

Radyoyu açarak kanallar arasında gezmeye başladım. Sevdiğim bir şarkıya denk gelince durdum. Kayahan'dan Bir Aşk Hikâyesi çalıyordu. 

Akif Karan sesi yükseltti. "Bizimkisi bir aşk hikâyesi," radyodan yükselen Kayahan'ın sesine eşlik eden eşime baktım hemen. "Siyah beyaz film gibi biraz, ateşle su dikenle gül gibi... Bizimkisi roman gibi biraz." 

Dudak kıvrımlarında güzel gülümsemesi, gülüşünün etkisiyle kırışan göz ve dudak kenarlarıyla kartpostallık bir görüntü sunduğundan habersizdi. 

Yüreğimdeki sevdası genişliyordu sanki onu seyrettikçe. Birini her an daha fazla sevmek imkânsız değilmiş meğer. Sevgimin ona karşı sınırsız olduğunu öğretmişti bana. 

Elimi kavrayan parmakları ellerimizi dudaklarına taşıdı. Parmaklarımın sırtına sıcacık öpücükler armağan etti art arda. 

"Bu gönül ikimizin Berceste'm." deyişi ve lâcivertlerini hesapsızca gözlerime dikişi yenilgim oldu. 

İçime sayısız kelebek bıraktı. Kanatlarında ateş olan... Kanat çırptıkça kalbimdeki buzları eriten.

Birbirine dolanan ellerimizi karnımın üzerine yasladı. Bebeğimiz hareketlendi bu dokunuşla. Babasını o da hissetmek istiyordu sanki. Özleyeceğini bilirmiş gibi. Babasından uzun bir müddet ayrı kalacağını anlamış gibi.

Hissediyor musun bebeğim? Baban gidince bir başımıza kalacağız. Onu çok özleyeceğim, sen de özleyecek misin?

"Baban annen için şarkı da söyler, türkü de güzel kızım." baş parmağıyla belirginleşmiş olan göbeğimi okşadı nazikçe. Kızımızın saçlarını okşuyordu sanki. Öyle bir his belirdi içimde. "Senin için de söyleyeceğim, baba sözü."

Baba sözü.

Kalbim sızladı, göz çukurlarımda iki damla yaş belirdi. Puslandırdı bakışlarımı ama bir an bile kaçırmadım gözlerimi askerimin yüzünden. 

Altı gün sonra yüz elli günlük bir ayrılık sınayacaktı bizi. Ezber etmem gerekiyordu her bir zerresini. 

Unutmamak için, daima bebeğimize babasını anlatmak için. Geri dönünceye kadar hayalini sevecektim, dayanmak zordu ama mecburdum.

"Gözlerini doldurdun yine," sitemkârca konuşmasıyla dalgınlığımdan sıyrıldım. Biçimli kaşları kavislenerek çatılmıştı. "Çocuğumuz yanlış tanıyacak beni. Babasının annesini hep ağlattığını zannedecek güzel karım." avuç içini karnıma koydu, küçük bir çocukla konuşur gibi konuşmaya başladı. "Ne yapacağız biz senin bu sulu göz annenle kızım?"

Birbirine yapıştırdığım dudaklarımı aralayıp ciğerlerime onun kokusuyla sarılmış olan arabanın içinden derin bir soluk çektim. Kokusu burnumun direğini sızlattı. 

Bir damla yaş yanağıma süzüldü. El çabukluğuyla sildim ağladığımı görüp daha fazla üzülmesin diye.

"Berceste!" dedi sesini yükselterek. "Yavrum, ağlama dedikçe daha çok ağlıyorsun."

Küçük bir sesle burnumu çektim. "Çok güzelsiniz..." boynundaki çıkıntı kavislendi iki kelimemle. Gözlerim yaşlarla parlarken, "Baba kız öyle güzelsiniz ki canımın içi... Bu güzelliğiniz beni ağlatıyor." dedim buruk bir gülümsemeyle. "Mutluluktan ağlıyorum, gerçekten."

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin