1.Bölüm "KABUS"

Start from the beginning
                                    

Çakmağı yaktığımda çıkan kıvılcımla aklıma gördüğüm kabus geldi, uzun uzun baktım cılızca yanan ateşe kendi suretimi görmemle elimden aniden düşürdüm çakmağı.

Zihnim benimle oyun oynuyordu. Derin bir nefes alıp uzanıp aldım, düştüğü yerden. Hızla yaktım sigaramı. Uyandığımdan beri göğsümde bir ağırlık vardı, acaba yine hangi susturduğum yaram kanıyordu?
...

"Anne ben çıkıyorum"

Çantamı omuzuma attıktan sonra koşar adımlarla mutfağı temizleyen annemin yanına gittim ve yanağına minik bir buse kondurdum, aynı şekilde karşılık verdi

"Oyy kurban olurum ben sana, hadi Allah zihin açıklığı versin oğluşum" genişçe sırıtıp "Amin" diyip kapıya ilerledim.

Evimizin hemen önüne park ettiğim motoruma aşık gözlerle baktım çok seviyorum be. Kaskımı takıp yerleştim iyice koltuğa, anahtarı takıp çalıştırdım. Çok geçmeden okulumun önüne gelmiştim bile. Motoru her zamanki yerine park ettikten sonra okulun tam ortasında durdum.

Sanki ilk defa geldiğim bir yermişçesine baktım siyah ve gold renklerle yazılmış olan tabelayı alayla mırıldandım

"Karahan koleji" aman ne hoş.

Sırtıma bir ağırlığın hücum etmesiyle gözlerimi devirdim Göktuğ malı sırtıma çıkmıştı yine. "Günaydın Alazcım ilk defa mı geliyorsun okula?" onu sırtımdan itip sahteden de olsa kaşlarımı çattım "Göktuğ, kardeşim Allah rızası için beni bi sal" kafasını olumsuzca salladı.

"Tch, olmaz biz senle, Merlinle Arthur gibiyiz ama ayıp oluyor"
10.sınıfta boş derslerde yaptığımız tek etkinliğimiz bu diziyi izlemekti onandır ki yeri bizde ayrıydı.

"Derinden etkilendim Göktuğ bey lakin çok açım sizden ricam bana bi tost kapı vermeniz" dedim. Gülümseyerek omuzuma hafifçe vurdu "hay hay İzmit prensi" dediği gibi koşa koşa okula girmişti.

Seviyordum bu çocuğu. Lisenin başlarında kalabalık bi arkadaş grubumuz vardı onunla da bu sayede tanışmıştık, başlarda birbirimizle hiç bir muhabbetimiz olmasada bi şekilde birbirimizin kardeşi olmuştuk. Sonrasında ne olduysa oldu, çok geçmeden grubumuz dağıldı. Geriye bi tek ben ve Göktuğ kalmıştık.

Zilin çalmasıyla birlikte Fizik hocası derse gitmişti. Hocamız oldukça dakik biriydi. "Hadi gençler yerlerinize geçin, çocuklar açın testlerinizi! Ayrıca bugün blok ders yapacağız"

Gür sesi 15 kişilik sınıfı ayıtmıştı, blok dersi söylediği an tüm sınıfın ağzından karışık bir isyan çıktı. "Hocam bismillah yeni yataktan kalktık, geldik bi durun" öne atlılarak konuşan Arda' nın sesi ağlamaklı çıkmıştı hoca elini masaya vurarak

"Oğlum sınava gireceksin farkında mısın ha yavrum?"
Arda oflayarak yerine geçmişti. Mecburiyetten hepimiz sessiz sessiz test çözmüştük. Dersin bitmesine 10 dakika kalmıştı.

"Diğer ders matamatik mi?" Göktuğ'un sesiyle kafamı karaladığım testten ayrıdım. Ne yaptığımın farkına varınca, iç çektim. Testeki en geniş boşluğa, anka kuşunu çizmiştim.

Göktuğun omuzumu dürtmesiyle cevap vermeyi unuttuğumu farkettim, yutkunup "Sanırım" dedim. Gözlerini kısarak baktı
"Oğlum sende bir haller var ama hayır olsun" hiç anlatmak istemediğimden, konuyu dağıtmaya karar verdim. Aynı onun taklidini yaparak gözlerimi kıstım ve kıkırdayarak

"Göttuğ" dedim. Anında yükselerek "Valla seni burda boğarım"
Hemen sinirlenmesine kahkaha attım, halen beni izleyen bi çift, sinirli gözlere baktım "Özür dilerim okay?"

Dememle ağzını yamultarak "ököy" dedi. Şuan deli taklidi yapıyordu, gözlerimi devirdim, onun bu hallerine. Önlerden gelen sesle dikkatimizi oraya verdik.

Ruh-u Revan |bxb|Where stories live. Discover now