3.BÖLÜM

5.1K 1K 93
                                    


Bölüm şarkısı Lana Del Rey ~ Tropico Body Electric

Arabada tek yaptığım ağaçların sürüklenmesini izlemekti. Arada ismini bile bilmediğim adama bakıyordum.

Dışarısı tuhaftı. Mesela bir anda gece bir anda gündüz oluyordu. Öyleki camdan dışarıyı seyretmek benim için zorlaşıyordu çünkü başım dönüyordu.

Kafamı ona doğru çevirdim. Kararsızlıkta kalmıştım ismini sormalı mıyım sormamalı mıyım diye.

En sonunda düşüncelerimle savaşmaktan vazgeçip bedenimi tamamen ona döndürdüm.

"İsmin ne?"

"Tekan," dedi. İsmi o kadar tuhaf gelmişti ki bir an ona bakakaldım.

"Kapıyı nasıl halı yaptın?" Diye sordum.

"Benim dönüştürme gücüm var. Mesela arabayı şuan jet yaptım. Gezegenimiz'e bu yüzden daha kısa sürede ulaşırız. Yoksa Celps Gezegeni ile dünyaya kaç asır sonra ulaşırdık bilemiyorum."

"Peki, bana geleceği hissedebiliyorsun dedin. Bunu algılar mıyım?"

"Bunu nasıl kullanacağını daha ögrenemedin. Celps'e gittiğimizde sana öğretecekler."

Sadece başımı sallamakla yetindim. Hâlâ kafam Reşat Amca'daydı çünkü. Birden araba durunca şu lanet yere geldiğimizi anladım. Tekan inince ben de indim.

Etrafı büyük demirlerle çevrilmiş, rengi siyah olan krallığa doğru yürümeye başladık. Buranın öyle boğucu, nemli ve karanlık bir havası vardı ki boğulacağımı düşündüm.

Yağmur hafif çiseleyerek üstlerimizi ıslatıyordu. Hani yağmur yağarken topraktan gelen insana huzur veren nahoş koku vardır ya, burada o bile yok. Başımı gökyüzüne kaldırdığımda bir yağmur tanesi gözüme girdi. Canımı yaktı ama umursamadım, şu çaresizliğim daha çok canımı yakıyordu.

Önümüzde uzun ve geniş koyu kahve demir kapı her iki yanından açıldı.

İçeri girdiğimizde duvarlar ilk gözüme çarpan şeydi; duvarlar altındandı. Karanlık ruhlarını şu altının ışığıyla kapattıklarını sanıyorlardı ama yanılıyorlardı.

Duvarlardaki resimlerde güçsüzler ölüyor, güçlü olanlar yaşıyordu. Ama bilmiyorlardı asıl güç kalptedir, beyindedir eğer aklının gücü yoksa bedeninin güçlü olması sana bir sey kazandırmaz. Çünkü bileğindeki gücü de akıl sayesinde kullanırsın.

Her iki yanımızda siyah giyinimli askerler vardı. Kılıçlarını oklava yutmuş gibi tutuyorlardı. Kafamı kaldırdığımda duvar sanki seni yutarmışçasına hiç durmadan dönüyordu. Altımızda uzun kırmızı bir halı vardı. Tekan'dan öğrendiğime göre adım seslerinden nefret ediyormuş kral.

Koridorda etrafımızdaki askerlere bakmadan yürüdük oysa ki ben kral koltuğu gibi bir koltukta oturmuş sert yüzlü sakallı bir adam beklemiyordum.

Kaşlarını o kadar çatmıştı ki fazla yaşlı göstermeyen yüzü kırış kırış olmuştu. Gözlerindeki o karanlık korkutmaya, buradan uzaklaşma isteğini daha fazla bastırdı bende.

Kralın yanında kraliçe diye tahmin ettiğim bir kadın vardı. Gözlerini bana dikmişti ancak dikkatli baktığımda gözünden bir yaş aktığını gördüm.

Suç işlemiş gibi krala baktı ardından etrafına kısa bir bakış attı. Elleriyle yüzünü silip bana baktı kafasını deli gibi iki yana sallayıp başını önüne eğdi. Gözlerimi ondan çekmeden hemen önce ellerine gözyaşının düştüğünü gördüm.

Bizden hemen önce askerler tarafından bir kadın getirildi. Üstü başı dağılmıştı ve gözleri şişmişti. Kollarında kan izleri vardı.

Donup kalmıştım.

Askerler krala kraliçeye aldığı kolyeye dokunduğunu söyledi kadının. Kral onu mahsene atmalarını emrederken kraliçe ağlayarak inkar ediyordu. Onun sadece hizmetli olduğunu, odasını temizlemesini onun emrettiğini açıkladı. Ancak kral onu dinlemedi.

Kadını götürdüler.

Kraliçe çığlık atarak bağırmaya başladı. "Kimse seni sevmeyecek. Ben de dahil! Umarım cehennemde de yaşarken bu zavallılara yaptığın gibi ızdırap çekersin!"

Burası karanlıktı ben asla buraya gelmemeliydim.

Her zaman kendimi karanlıktan korumaya çalıştım, ama şuan karanlığın en dip köşesindeydim.

Karanlık beni sevmişti.

Kraliçe gittikten birkaç saniye sonra Tekan krala selam verip konuşmaya başladı; "Efendim, istediğiniz gibi size Mina'yı getirdim."

Kralın korkunç gözleri beni bulduğunda korkuyla geriye doğru bir adım atarak konuşmaya başladığında ona bakmaya çalıştım. Gözlerimi ondan çekmek, korkunç gözlerini görmemek istiyordum.

"Merhaba, Mina.
Ben Celps Gezegeni'nin Kralıyım. Gezegenimizin, devletimizin yıkılmak üzere olduğunu Tekan anlatmıştır. Sen bizim devletimizdensin. Dünyada bizim devletten olup yaşayan bir sürü insan var ve sen de onlardan birisin. Bize yardım edeceksin Mina, güçlerinle. Ancak ondan önce güçlerini kullanmayı öğreneceksin sonra senin sayende her adımı dikkatli atacağız.
Önce dünyayı karanlık bir hale getireceğiz, sonra tüm gezegenler bizim emrimizin altında olacak," Dedi histerik iğrenç bir kahkaha atarken.

Kahkahası durduğunda yüzündeki tebessüm silinmiş, korkunç gözleriyle bana bakmaya başlamıştı. Aniden "Demek buradan gitmeyi planlıyorsun. Buradan kaçabileceğini mi sanıyorsun Mina?" Dedi.

Bu adam nasıl düşündüklerimi bilebilirdi?

"Benim özelliğim zihin okuma küçük kız. Senin ne düşündüğünü de aklının alamayacağı kadar her şeyi de duyarım. Buradan gidemezsin, bize yardım edeceksin."

Korkuyla gözlerim irileşirken Tekan'a baktım usulca. Beni kandırmıştı. Adi pislik beni kandırmıştı!

Kendime kızıyordum aslında.. Nasıl.. Nasıl bu kadar aptal biri olabilmiştim?
Kendimden de, ondan da nefret ediyordum!

Gözlerim kralı bulduğunda içimdeki nefret korkumu yenmişti. Buradan kurtulmak zorundaydım! "Size yardım etmeyeceğim, bu Dünya size bırakılamayacak kadar güzel! Sizin iğrenç halkınız ve siz sadece bu iğrenç cehennemi hak ediyorsunuz! Size yardım etmektense ölmeyi tercih ederim!"

Gözleri kısılırken bir canavara benziyordu. Beni yok edecek bir canavara.. "O zaman istediğin ölüm olacak Mina."

CELPS GEZEGENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin