4. Bölüm

1K 43 22
                                    

Saat akşamın altısına geliyordu. Derin bir nefes alarak üzerimde ki pudra pembesi elbiseye baktım. Çok açık değildi. Kolları uzun dantelli ve oldukça gösterişliydi. Ertuğrul Ağa kuaföre götürmek için ısrar etse de, ben onu reddetmiş saçımı ve makyajımı kendim yapmıştım. Saçımı düzleştirip, uçlarına düzleştirici ile maşa yapmıştım. Makyajım da hafif ve doğaldı.

Yani tam da doğum günü partisine göre hazırlanmıştım.

Kapının açıldı. İçeri Ertuğrul Ağa girmişti. Üzerine giydiği lacivert takım heybetli vücudunu ortaya çıkarmıştı.. Bana baktığında gözleri parladı. Gülümsedi.

"Çok güzelsin." Diye, mırıldandı. İçimden teşekkür etmek bile gelmedi. Sadece yapmacık bir şekilde gülümsemekle yetindim.

Ağır adımlarla yanıma geldi. Elinde oldukça şık bir kutu fark ettim. Kutuyu açtı. İçinden oldukça pahalı bir pırlanta kolye çıkardı. Kutuyu yavaşça makyaj masasının üzerine indirdi. "Saçını topla." Diye, fısıldadı kulağıma. Tüylerim diken diken oldu. Ellerim saçıma gitti. Saçlarımı sol tarafıma aldım. Ertuğrul Ağa ağır bir şekilde pırlanta kolyeyi bana taktı. Tenime değen iri elleri beni germişti. Boynumun sağ tarafına küçük bir öpücük kondurdu. Elleri bel oyuğuma indi. Kasıldım.

Beni sıkıca kendine bastırdı. Kalçamda hissettiğim sertlikle, yutkundum. Başını sağ tarafıma gömüp, kokumu iyice içine çekti. Bel oyuğumda ki elleri göbeğimin üzerinde birleşti. Nefes alışverişim sıklaştı. Beni rahatsız eden bu hareket karşısında Ertuğrul Ağa'yı çaktırmadan iteledim.

"Geç kalmıyor muyuz?" Dedim, sesimde ki korkuyu saklayamayarak. Ertuğrul Ağa bozulur gibi oldu ama bunu bana belli etmemeye çalıştı.

"Hadi gidelim." Dedi, sertleşen tonlamasıyla.

Kolunu uzattı. Yapmacık bir şekilde gülümseyip, koluna girdim. Eğer bir terslik daha yaparsam kötü şeyler olabilirdi. O yüzden ben fazla tersine gitmemeye özen göstermeliydim.

Yavaş adımlarla aşağı indik. Evden çıkıp, arabaya doğru ilerledik. Bu sırada ikimizde sessiz kalmayı tercih etmiştik. Nazik bir şekilde bana arabanın kapısını açtı. Yolcu koltuğuna oturdum. Kendisi de şoför koltuğuna geçti.

Yol boyunca ölüm sessizliği yaşandı. Ne o ağzını açtı ne de ben. Acaba onu çaktırmadan iteledim diye bozulup sessiz kalmayı tercih mi etmişti?

Fazla üzerinde durmayıp, başımı geriye yasladım. Ve yolun keyfini çıkardım..

+++

Yarım saatlik yolculuğun ardından oldukça lüks bir villanın önünde durduk.

Villa değil daha çok saray yavrusu denilebilirdi..

Arkadaşının bu kadar zengin olmasına şaşırmamıştım çünkü Ertuğrul Ağa'nın ailesi de çok zengin bir soydan geliyordu. Dedesinden kalan büyük bir mirasları vardı.

Arabadan indi. Arkasından ben de indim.
Ertuğrul Ağa tekrar bana kolunu uzattı. İsteksizce koluna girdim.

Beraber saray yavrusuna doğru yürüyorduk. Kapı da epeyce iri bodyguardlar herkese bir şey söyleyip, öyle içeri girmesine izin veriyordu.

Tam bodyguardların yanına gelmiştik ki, arkamızdan büyük bir alkış sesleri koptu. İnsanların heyecanlı sesi birbirine karıştı. Merak edip arkamı döndüm.

Şaşkınlıktan küçük dilimi yutmamak için kendimi zor tuttum.

Franco Castelli kendinden emin adımlarla buraya doğru geliyordu.

"Hera, Franco Castelli'yi nerden tanıyor?" Dedi, arkamdan gelen bir kadın sesi. "Sence de çok havalı değil mi ünlü İtalyan Franco Castelli!" Dedi, bir diğer ses.

Adı Bende Saklı (+18)Where stories live. Discover now