2. Bölüm

1.1K 48 18
                                    

Saat gecenin bir yarısıydı ve ben sırtımda ağır bir çantayla Muğla sokaklarında deli gibi koşturuyordum. Sonbahar olduğundan mı bilinmez, sokaklar bomboştu.

Hava da oldukça soğuktu. Lâkin ben çok koştuğum için soğuğu hissetmiyordum. Aksine deli gibi terlemiştim.

Derin bir nefes alarak, bir barın arka kapısı olduğunu tahmin ettiğim yere çöktüm. Hoş! Muğla'ya hoş geldiniz! Her taraf gece bara dönüşüyor!

Biraz böyle bekledikten sonra üşüdüğümü hissettim. Alt dudağımı ısırarak kendimi barın arka kapısından içeri attım. Böyle yerleri sadece kitaplarda seviyordum. Gerçek hayatta gerçekten midemi bulandırıyordu. Ter ve içki kokusu burnuma dolduğunda yüzümü buruşturdum. Öğürmemek için kendimi bir hayli zor tutuyordum.

Hep zengin adamların bulunduğu bir bar olduğu apaçık ortadaydı. Kadınlar erkeklere yapışmış dans ediyor, erkeklerin elleri kadınların her yerinde geziniyordu.

Yavaş adımlarla kendimi belli etmeden adımlarımı üst kata yönlendirdim. Gerçi insanlar kendini müziğe öyle kaptırmıştı ki, beni fark etmiyorlardı bile..

Üst kat alt kata göre daha iyiydi. En azından ter ve alkol kokmuyordu. Loş ışığı ise korku filmlerini aratmıyordu. Merdiven uzun bir koridora çıkıyordu, koridorun sonunda geniş bir kapı bulunuyordu. Merdivenin sağ tarafında ise iki tane kapı vardı. Koridor çok da geniş değildi ve ürkütücü görünüyordu.

Şu merakım bir gün beni öldürecekti. Ve ben koridorun sonunda ki kapıyı çok merak etmeye başlamıştım. Acaba içinde ne vardı?

Belki de seks odasıydı. Sex yapmak isteyen müşteriler oraya giriyordu. Olamaz mıydı?

Yavaş adımlarla koridorun sonuna doğru yürümeye başladım. Sırtımda ki ağır çanta belimi ağrıtmaya başlasa da, pek umurumda olduğu söylenemezdi.

Anne ve baba demeye bin şahit isteyen annem ve babam yokluğumu fark ederlerse tüm Muğla'yı ayağa kaldıracaklardı. Ve ben dışarıda hatta bar köşelerinde kalmayı bile göze alarak bir daha asla onların eline düşmeyecektim.

Bir iş bulup, kendi başımın çaresine bakmak zorundaydım. Ne evlenmek istiyordum, ne de bir daha o iğrenç ailenin elinde düşmek istiyordum. Tek isteğim hayallerimin peşinden koşmak ve ben bunu başaracağım.

Ertuğrul Ağa iyi bir kişiliğe sahip olabilirdi lâkin, evlendikten sonra gerçek yüzünü de gösterebilirdi. Belki de sadist bir herifin tekiydi. Bana zulüm ve işkence etmek için evleniyordu? Tıpkı ailem gibi...

Koridorun sonuna gelmiştim. Birkaç saniye öylece bekledim. Kapının açılmasıyla dumura uğradım. Kapıyı açan kişiyi görünce çok ayrı bir dumura uğradım. Neredeyse şaşkınlıktan şuraya düşüp bayılacaktım. Kalbim heyecanla küt küt atmaya başladı. Dünya bir anlığına durdu ve ben nefes almayı bıraktım.

Karşımda gördüğüm Franco Castelli'nin ta kendisiydi..

Kaşlarını çatmış, yüzünde şaşkın bir ifadeyle gözlerimin içine bakıyordu. Loş ışıkta bu hâli bir hayli çekici görünüyordu. Mutluluktan ağlamama ramak kalmıştı.

"Sen?" Dedi, aksanlı Türkçesi ile. Benim istemsizce gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Alt dudağımı ısırarak, yaşlı gözlerle güzel yüzüne bakıyordum. Beni kolumdan tutup, içeri çekti. Daha çok ağlamaya başladım. Zaten şu iki gündür yaptığım tek şey ağlamaktı..

"Neden buradasın hayalleri boyundan büyük olan kız?" Diye, mırıldandı. Gülümsedi. "Yoksa beni mi takip ediyorsun?"

"Ben-" dedim. "Yemin ederim burada olduğunu bilmiyordum. Sadece.. sadece merak ettim."

Adı Bende Saklı (+18)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz