42. BÖLÜM: "Zamansız Döngü"

Start from the beginning
                                    

"Şükretmek mi?" Biran, içki kadehini alıp geriye yaslandı ve sağ ayak bileğini sol dizinin üzerine koydu. Sözlerim onu düşündürmüştü. Birden bana baktı. "Senin doğum günün ne zaman?"

"Yirmi beş Ağustos." Anlamayacağını biliyordum. Burada ayların bir ismi yoktu. Yalnızca numarandırmıştı. Neyse ki yalnızca on iki aylardı vardı. Yaz ya da bahar yoktu. Hep kıştı.

"Kaçıncı ayımıza denk geliyor?" diye sordu bu kez. İlgili olması hoşuma gitmiş miydi? Fazlasıyla.

"Sekizinci ayınıza denk geliyor."

Perla merakla, "Aylar konusunda Dünya, diye bahsettiğin yerle eş zamanlı mı ilerliyoruz sence?"

"Sanmam."

"Her neyse." dedi Biran. "Burada olduğumuza göre buraya göre baz alacağız."

"Nasıl yani? Kutlayacak mıyız?" Mestan kendi söylediğine inanamadı. "Bana hala çok saçma geliyor."

"Hiç de değil." diye itiraz ettim. "Ayrıca onsekiz özel bir yaştır. Ayrıcalıklı olarak kutlanmalı. Ne dersin?"

"Ama... Doğum günüm uzun zaman önce geçti."

Ona geçmiş de olsa kutlayabileceğimizi söylemek üzereyken, "Önemli değil." dedi Biran. "Şu an kutlayabiliriz. İç. Sarhoş olabilirsin."

Perla'nın gözleri açıldı. Efraim'in de. "Gerçekten mi?"

Ah, bunu aynı anda sormamaları gerekiyordu!

Biran konuşmadan önce elimi çabuk tuttum. "Gerçekten. Neden başlamıyoruz?"

Kadehe uzandım, dudaklarıma ulaştırmadan önce Biran bileğimi tuttu. "Yavaş git. Nasıl çarptığını anlayamazsın."

"Yoksa aşırı sarhoş olup başına bela olmamdan mı korkuyorsun?"

Dudaklarını kulağıma yaklaştırmak için yaklaştığında, tüm bedenim heyecanla ürperdi. "Sarhoş olmadan sızıp kalmandan korkuyorum. Bunun olmasına izin vermeyeceğim."

"Sarhoş halimden ne gibi bir çıkarın olacak?" dedim gerçek olmayan bir ciddiyetle.

Dudaklarını birbirine bastırdı ve başını serseri bir tavırla salladı. "Tahmin edebileceğini sanmıyorum."

Isınan yanaklarımı ona göstermeye niyetim yoktu. İçkiden bir yudum aldım. Sert girişi sonrasında damağa yayılan aromatik tadı iyiydi. Kesinlikle çok iyiydi.

"Çok keskin!" Perla kadehi ağzından uzaklaştırırken, elini ağzının önünde yelpaze gibi salladı. "Yandım." Sonra şaşkınlıkla bana baktı. "İlk defa içtin. Seni yakmadı mı?"

"Hayır. Gayet lezzetliydi."

Biran içkisinden, kadehin dibini görebileceği büyük bir yudum aldı. "Demek benimki keskin seviyor."

Benimki.

Benim.

Ki.

"Demek ki..." dedi Mirel ve yüzünde ilk kez gördüğüm işveli ifadeyle o da içkisini yudumladı.

Yağmur, çoğunlukla olduğu gibi çiselemeden hızlıca yağmaya başladı. Kuvvetli şimşekler yağmurun orta yerine nakış gibi işlendi. Oturduğumuz bank diğerlerinin oturduğuna kıyasla daha ufak olduğu ve Biran oldukça iri olduğu için üçümüz sığmakta güçlük çekiyorduk. Bu durum aklıma Perla ve Efraim'in işine yarayacak bir fikir getirdi.Biraz sonra müzik jaz tarzına evrildiğinde ve biraz da hareketlendiğinde, Mirel ve Mestan dans etmeye başladı. Onların kalkmasıyla, Efraim koca bankta tek başına kalmıştı. Perla'ya çok sıkıştığımı ve karşıya geçmesini rica ettiğimde, ağabeyine baktı. Ağabeyi bir an için duraksadıysa da, isteğimi kırmadı ve bankın iki ayrı ucunda oturmaları kaydıyla aynı bankta oturmalarına izin verdi. Zaman her zamankinden daha hızlı ilerliyordu. Oturduğumuz yerden Mirel ve Efraim'e eşlik ederken uzun zamandır eğlenmediğim kadar eğleniyordum. Kadehlerimiz birkaç kez doldurulmuştu. Bu arada Efraim ve Perla'nın oturdukları yerden milim milim birbirine yaklaşmasını fark eden yalnızca bendim. Çünkü Biran'ın gözleri bir an olsun üzerimden ayrılmıyordu. Kadehleri devirdikçe, nasıl dağıldığıma an be an şahit olmak istediğini biliyordum.

KIZIL GECE +18Where stories live. Discover now