"Ben de seni seviyorum."

Mutfaktaki işim bitene kadar sarılmayı bırakmamıştı, nereye gitsem peşimde benimle birlikte oraya geliyordu. Dudaklarını boynuma ve yanaklarıma bastırıyor, sesli sesli öpüp karnımı ve belimi okşuyordu. Beraber tabakları salona götürdük ve dolaptan biraları çıkardım. Benim salona girmemle cam kapının hunharca tıklatılması bir oldu. Korkuyla yerimde sıçradığımda Jeongguk küfür edip sürgülü kapıyı açmış, Hoseok hyungumu yakasından tuttuğu gibi salona itmişti.

"Ay uçtum!"

Kendi deyimiyle içeri uçan hyungum bana sıkıca sarıldığında Namjoon, Seokjin, Yoongi ve Jimin hyunglarım da içeri girdiler. 

"Ne diye kırmak için uğraşıyorsun camı?"

Kollarımdan ayrılan hyungumun saçlarını hafifçe çekiştirip kıkırdadığımda bana bön bön bakıp kulağıma yaklaştı.

"Tanrı korusun, sizi basardım falan. Babana nasıl açıklardım bunu hyungunun minik kar tanesi?"

"Hoseok, onlar senin hayal bile edemeyeceğin şeyleri yapmışlardır çoktan, sen hala babana ne derim diyorsun."

Seokjin hyung birasını açıp alayla konuştuğunda Jeongguk gülmemek için dudaklarını ısırıp bakışlarını bana çevirdi. Hoseok hyungum bir ona bir de bana bakıp koltuğa patates çuvalı gibi yığıldı ve öylece tek bir noktaya odaklanıp bakmaya başladı.

"Hyungunun bakir prensi neler neler yapmıştır tabii Japonya'da... Geç kaldın Hoseok, minik bülbülün başka güllere şarkı söylemiş bile."

Ben dışında herkes gülmeye başladığında kollarımı birbirine bağlayıp dudak büzdüm. Cinsel hayatım da herkesin dilindeydi!

"Kızma bebeğim, gel bakayım yanıma sen."

Jeongguk beni yanına çağırdığında hafifçe hareketlenip ona doğru kaydım. Saçlarımın arasına dudaklarını bastırıp belime sıkıca sarıldı ve benim için açtığı birayı uzattı. Jeongguk içki içmeye gerçekten bayılırdı, onun kadar olmasa da ben de bazı zamanlarda ona eşlik etmekten memnun olurdum. Birayı su içermiş gibi içmesine de şaşırmıyor değildim. Kafasına diktiği kutuyla bakışlarım hareket eden adem elmasını buldu, yutkunup bakışlarımı ayırmadan onu izlemeye devam ettim. Karnımda baş gösteren garip sancıyla Jeongguk'a biraz daha meylendim. Kutudan dudaklarını ayırdığında ıslak dudaklarına bakmış, ardından onların üzerinden diliyle geçmesini izlemiştim açlıkla. Bakışları hafifçe bana çarptığında nasıl baktığımı görmüş olmalıydı ki belimdeki parmakları oldukları yeri sıkmaya başladı.

"Hadi film izleyelim artık!"

Jimin hyung herkesin üzerine birer battaniye fırlatıp televizyon kumandasını eline aldı ve film aramaya başlarken Yoongi hyung da ışıkları kapattı. Biz Jeongguk ile ikili koltukta oturuyorduk, Namjoon, Seokjin ve Hoseok hyung sağ çaprazımızda, Yoongi ve Jimin hyung ise sol çaprazımızdalardı. Koltukların ikisi de bizim önümüzde olduğundan direkt olarak bize bakmadıkları sürece bizi görmeleri mümkün değildi. Jeongguk battaniyeyi üzerimize örtüp beni yeniden kollarının arasına aldı, niyetimi hala tam olarak anlamamış olmalı ki çok tatlı ve sakin davranıyordu. Jimin hyungun açtığı film başladığında bir süre filme odaklanmayı bekledim ama tenimin altında hissettiğim sıcaklığı o kadar çok dikkatimi dağıtmıştı ki asla başka şeyle ilgilenemiyordum. Aradan geçen on beş dakikanın ardından herkes filme odaklanmışken parmaklarımı sinsice Jeongguk'un eşofman ağına indirdim. Bakışları hemen beni bulduğunda elimi tuttu refleksle, kendimi ondan kurtarıp battaniyenin altına girdim. Eşofmanı hafifçe sıyırıp sıcak erkekliğini kavradığımda yerinde hafifçe dikelip derin bir nefes verdi. Parmakları hemen saçlarıma tutundu, gözlerinin içine baktığımda gördüğüm yaramaz parıltılarla sırıttım. Hem istiyor, hem de istemiyordu ama biliyordum ki riskli anlarda birbirimize dokunmak ve dahası boşaltmak bizi fena halde azdırıyordu. Seokjin hyung yerinden kalkıp önümüzdeki masadan yeni bir bira almak için geldiğinde Jeongguk boğazını temizleyip beni uyardı.

Dream Glow×Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin