soigne toi partie 3

Start from the beginning
                                    

Jisung ilk başta kafasını iki yana salayıp red ederken minhonun masum bakışlarına karşı gelemediği için ağzını açıp uzatılan yemeği yemişti. Sonra tekrar telefona dalmıştı.

Bir süre sonra kıkırdamaları duyan jisung kafasını telefondan kaldırıp beşliye bakmıştı.
"Bana mı gülüyorsunuz?"

Felix ağzındaki yemeği bitirirdikten sonra pembe saçlıya bakıp konuştu.
"Telefona o kadar çok dalmıştın ki minho  bir lokmayı kendi ağzına atıp diğer iki lokmasını sana yedirdi ve sen hiç sorgulamadan yedin. Küçük bebeğine  yemek yediren anne ve oğlu gibi geldiniz gözüme."
Çillinin dedikleri jisung tepeleme doldurulan tepsiye baktı gerçektende bitirmişlerdi farkına varmamıştı işin garibi ise miğdesi yediği herşeyi kabul etmişti.

Gülümseyip etrafına baktı kimsenin gözlerini üstünde olmadığına emin olup minhonun yanağına küçük bir öpücük kondurdu.

"Desene kızıl kedi , pembe kelebeğine bebek gibi bakıyor."
Dediği ile minhonun yüzündeki gülümseme büyürken az önce pembe saçlının yaptığı gibi  dudağına küçük bir öpücük bırakırken jeonginin iğreniyormuş gibi çıkartığı seslerle ayrılmışlardı.

Yemeklerini yedikten sonra dersin başlamasına hala yirmi dakika varken şimdi masada öğretmenlerin dedikodusu dönüyordu.

"Bayan Kim yarın gelmicekmiş doğum izni almış."
Seungminin dediği ile sevgi adı altında yapılan herşeyden iğrenen jeongin yüzünü buruşturmuştu.

"Üçüncü çocuğa hamile.  Liseye ilk başladığımda büyük sınıflar İngilizce hocalarının sürekli hamile olduğunu söylerlerdi de inanamazdım. Bayan Kim okula geliyor bayan Chung  hamile olduğu için ayrılıyor. Bayan Chung geliyor bayan Kim okuldan ayrılıyor iğrenç bir kısır döngüdeyiz."

"Öyle deme  taş fırın ekmeğim malezya da bir kadın dört erkek beş kızı aynı anda doğurmuştu. Yani üç tane ayrı ayrı pekte garip değil."
Bunu demesiyle hepsi şaşkınca pembe saçlıya dönerken seungmin hiç istifini bozmadan elindeki telefonla jisungun dediğini araştırıyordu. Sonuçta arkadaşı dalga da geçiyor olabiliridi.

"Oha gerçektende dokuz doğurmuş. Dokuzuz."
Hyunjinin seungminin telefonuna bakıp konuşması ve sonda komik olduğunu düşünüp yaptığı espiriyle aynı  mizaha sahip felix kahkahalarla gülmeye başlarken diğer dörtlü ikiliye yargılayıcı bakışlar atıyordu.

Jisung çalan telefonuna bakıp arayan kişiyle ayaklanırken minho kolundan tutmuştu.
"Burda konuşsan olmaz mı?"
Chan ile yakın olması sinirini bozuyordu hele ki cuma akşamı arayıp jisungu üzerse hayatını bitiriceği ile ilgili şeyler  zırvaladıktan sonra. Yine de bunu pembe saçlıya belli etmiyordu. Ailesi gibi gördüğü birinden uzak durmasını söyleyerek onu kaybetmeyi göze alamzdı.

Jisung kolundan tutulmasıyla birşey diyememiş ve kalktığı yere geri oturmuştu.

"Efendim Chan?"

"Müsait misin?"

"Müsaitim."

"Bay min seninle konuşmak istiyordu ama okulda olduğun için arıyamadı."

"Neden bir sorun mu oldu? "

"Sözler ile ilgili."

"Bunu daha sonra konuşuruz olur mu eve gelince falan."

"Tamam. Yemek yedin mi?  Changbini aradım kafeterya ya indiğini söyledi."

"Evet yedim."

"Yalan söylemiyorsun değil mi?"

"Ya hayır gerçekten yedim."

"Tamam akşam görüşürüz Hanji."

"Görüşürüz channie"

Sarı saçlıya karşı böyle sevimli davranması modunu düşürsede yanında konuşmaması  daha çok dikkatini çekmişti. Eve gidince ne konuşacaklardı ki.

"Niye konuşmadın?"
Jisung turuncu saçlının sorusuyla ona döndü anlamamıştı ilk başta.

"Ha?"

"Akşam eve gidince konuşacağını söyledin neden şimdi konuşmadın ki. Hala bizim yanımızda çekiniyor musun ? Yada güvenmiyor musun bana?"

Minhonun dediği ile elindeki telefonu masaya bırakıp yan dönerek kendi halinde takılan diğerlerine baktı. Sonra da minhoya döndü.

"Bunun güvenmekle yada çekinmekle alakası yok ki. Eğer çekinseydim yada güvenmeseydim sizin yanınızda changbinle rahatça konuşabilir miydim?"

Minho yinede ikna olmamıştı. Başkası olsa belki daha çok tepki verirdi ancak pembe saçlı bir nevi onu anlıyabiliyordu.
Sonuçta kendisinden önce ki sevgilisi onu uzun süre boyunca aldatmıştı.

"Sana birşey söylicem hata hepinize söylicem ama fazla bir tepki vermek yok. Tamam mı?"

Masadakilerin odağı pembe saçlı olurken  jisung dudaklarını yalamış ve konuşmaya başlamıştı. Minho ise gözleri saniyelik pembe ve ıslak dudaklara kaysada  hemen dikkatini toplamıştı.

"Felix günlüğümü okuduğunu size söylemişti. İçinde şiir yazdığını da söylemiştir."
Hepsi bir yandan başını salarken felixin utandığı için yanakları kızarmıştı.

"Onlar şiir değil şarkı sözleri. Eskiden de müziğe ilgim vardı ve şarkı yazardım ancak son  iki yılda bunun üstüne çok yoğunlaştım. Chan yazdığım şarkıları gördüğünde çalıştığı Min Entertainmenta götürüp Min Sugaya gösterdi.  Yazdıklarımı beğendiği için beni çağırdı ve  iyi bir söz yazarı olmam için stajyer olarak başlamamı istedi."

Felix ve seungmin , jisunga  meraklı gözlerle bakarken jeongin parlak gözlerle hyunjin ise yüzündeki ufak gülümseme ile küçüğüne bakıyordu.
Minho ise pembe saçlının söyledikleri ile  geçen akşam söylediği şarkı sözleri geldi onuda  mı   yazmıştı?

"Ama ben red ettim daha onaltı yaşında benim için fazla sorumluluk gerektiren bir işti. Bu yüzden başka bir anlaşma yaptık. O beni burslu olarak bu okulda okutacaktı bende yazdığım tüm şarkıları ona  satacaktım. Changbin ve Chan kabul etmemi isteyince kabul ettim. Bir süre sonra da  yazdığım şarkılar ünlü olunca  bende devam ettim."

"Nasıl yani sen şimdi söz yazarlığı yapıyorsun ve bunu bizden sakladın öyle mi?"
Hyunjinin alınarak söylediği şeyle jisung gergin havanın dağılması için küçük bir  kahkaha bıraktı.
"Chan, Changbin ,şirketeki üst mevkilllerdeki kişiler ve bir kaç stajeren  başka  kimse benim jone olduğumu bilmiyor. Nasıl gelip bir anda size söyleyebilirim ki?"

" Oha  sen jon-"
felixin bağırışı ile yanındaki seungmin hızla ağzını kapatmıştı.
"Sussana salak , çocuk kimse bilmiyor dedi. Sen tüm okula duyurmaya çalışıyorsun."
İki yakın arkadaş kendi arasında tartışırken minho Jisunga doğru eğildi.

"O akşam söylediğin şarkıyı sen mi yazdın benim için ?"

Jisungta  kendisine doğru eğilen bedene doğru eğilmiş ve onun gibi fısıltıyla konuşmuştu.

"Bir kaç anlamsız cümleydi  ilk başta ve o akşam sıcak kollarının arasında kalbimden geçenleri sana söyledim ve o sözler belki bir kaç hafta sonra çıkış yapacak ve bizim favori şarkımız olacak."

Dedikleri ile  dolgun dudaklara küçük bir öpücük kondurdu sonrada küçük bir gülümsemeyle ayrılıp kendi yüzünden tartışan dörtlüye baktı.

Minho çaktırmadan elini göğüsüne, kalbinin tam üstüne koydu. Bir insan bu kadar his verebilir miydi küçük bir öpücük ve gülümseyle.

----------------
20.17

nepenthe MinsungWhere stories live. Discover now