2.3

536 36 4
                                    

Yang Yu Jin

''İşi aldım!'' Telefonun açıldığı saniye kafamda kurduğum türlü türlü başlama cümlelerinin hepsini bir anda unutup bu iki kelimenin dudaklarımdan dökülmesine engel olamamıştım. Sesimin heyecanlı çıktığına emindim ama hattın diğer ucundaki kişinin buna sebep olarak on dakika önce aldığım işe kabul edildiğimi söyleyen aramayı düşüneceğini umuyordum. Evet, işi aldığım için de heyecanlı ve mutluydum fakat sesimin titremesinin asıl sebebi şu an yapıyor olduğum aramaydı. Uzun yıllardır ama aslında oldukça kısa bir süredir tanıdığım, yüzünü bile görme fırsatım olmadığı bu çocuğu aramak beni heyecanlandırıyordu. Belki sadece arada sırada tutan sosyal fobim yüzümdendi belki de altı yıllık bir bilinmezliğin etkisiydi, bilmiyordum.

Hatta kaç saniye sessizlik olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu ama bana uzun sürmüş gibi geliyordu. Önce kısık bir nefes sesi duydum ve hemen ardından nispeten tok, uyuşuk ve biraz da uykulu olduğunu yorumladığım ses ''Ufaklık,'' dedi. Kalbimin ağzımda attığını ve sabah yediğim mısır gevreğinin midemde taklalar attığını hissedebiliyordum. ''Tebrikler.''

Donakalmıştım. Ne demem gerektiğini bilmiyordum ve ses tonundaki duvarı sezebiliyordum. Sanırım bu şekilde bir cevap beklemiyordum, daha çok benimle uğraşan bir şeyler bekliyordum. ''Uyuyor muydun?'' diye sordum panikle. ''Uyandırdım mı seni? Üzgünüm önce mesaj atmalıydım. Uyumaya devam et, sonra görüşürüz.'' Nefes almadan ardı ardına sıraladığım cümlelerin karşısında yine oldukça kısık bir kahkaha işittim. Telefonu kapatmakla kapatmamak arasında kalmıştım ki ''Evet ama iyi oldu.'' dedi. ''Sabahtan beri uyuyordum.''

Gözlerim istemsizce tam karşımda duvara asılı olan saate kaydı. Saat akşam dokuzdu. ''Sabahtan beri mi? Hasta mısın yoksa?''

''Hayrola ufaklık,'' Sesindeki hareketle yattığı yerde doğrulduğunu anladım. ''Neredeyse benim için endişelendiğini düşündüreceksin bana.''

''Sadece birisini uyandırdım diye vicdan azabı çekeceğimden korkmuştum.'' diyerek karşı atağa geçtim. Cümlesindeki alay beni biraz rahatlatmıştı fakat hala çok heyecanlı hissediyordum.

Biraz daha rahatlamamı sağlayacak şekilde kısa bir kahkaha attı. ''İyi çünkü neredeyse hiç tanımadığın bir adam için endişelenmek pek hayra alamet değil.''

Panik halinde loş ışıkla aydınlanmış salonda volta atarken kafamın içinde ne karşılık vereceğime dair çırpınıyordum. ''Hem...'' diye başladım zekice olduğunu düşündüğüm soruma. ''Çalışmıyor musun sen? Neden bütün gün uyudun ki?''

''Hmm...'' Derin ve sıkıntılı bir iç çekti. ''Bu aralar biraz fazla çalıştım ufaklık. Patronum dinlenmeye ihtiyacım olduğunu söyledi.''

''Ah, ne kadar hoş bir patron.'' Cevap vermedi. ''Sahi,'' Tekrar söze girdim. ''Eğlence sektöründe ve bir şirkette çalıştığını biliyorum ama işin tam olarak ne?''

''Gerçekten meraklı bir ufaklıksın değil mi?'' Mayışmış sesi eğleniyormuş gibi geliyordu. ''Yapımcı gibi bir şey diyelim.'' Daha fazlasını sormak istiyordum ama biraz daha sorgularsam sinir olacak gibi hissediyordum bu yüzden kalanını sonraya saklamaya karar verdim. Ben daha nasıl devam edeceğimi düşünmeden ''Ee? İşi aldığına göre bir daha görüşmeye gideceksin sanırım.'' dedi.

''Evet,'' Bu da heyecanlanmam için bir başka sebepti. ''Yarın başka bir şirketle görüşeceğim.''

''Vay ufaklık,'' Su mu içiyordu? ''Bireysel çalışan bir modele şirketler arası bir teklif geliyor ha? Onları epey etkilemiş olmalısın.''

Yanaklarımın yanmaya başladığını hissediyordum fakat içimden bir ses düşüncelerimin abartı olduğunu ve onun bunu sadece rahatlamam için söylediğini söylüyordu. ''Şans eseri...''

''Saçmalama Yu Jin,'' Bana ilk defa adımla hitap etmesinin şoku tüm bedenimi bir anda kasıp kavurmuştu, adımı söyleyiş şekli garip bir şekilde hoşuma gitmişti. ''Eminim iyisindir.'' Ayrıca ses tonundaki şefkat midemde takla atan mısır gevreğine de hiç iyi gelmiyordu.

''Te...Teşekkürler.'' Afallamıştım. Hattaki sessizlik büyüyen paniğimi ivmelendiriyordu. ''Pekala o zaman.'' deyiverdim. ''Seninle konuşmak güzeldi Yoongissi.''

''Oh,'' Sanırım şaşırmıştı. ''Kapatıyor musun?''

Pek kapatmak istediğim söylenemezdi ama içimden bir ses doğru bir zaman olduğunu söylüyordu. ''Hıhı,'' Gergin bir şekilde kıkırdadım. ''Yarınki görüşmede aslında benimle değil korkunç göz altı morluklarımla anlaştıklarını anlamamaları için erkenden yatmalıyım.''

''Pekala, kısa bir ilk telefon konuşması oldu.'' Ses tonundan hiçbir şey anlayamıyordum. Telefonu kapatmak istiyor muydu yoksa biraz daha mı konuşmak istiyordu? Herhangi bir duygu çekemiyordum. ''Bir dahakinin daha uzun olacağını umuyorum.'' Bunu gerçekten ima ettiğinden bile emin değildim.

Buruk bir gülümsemeyle onayladım. ''İyi geceler o zaman.''

Kısmen uzun bir sessizliğin ardından ''İyi geceler,'' dedi. ''Ufaklık.''

Aramayı sonlandırma hızıma ben bile şaşırmıştım ve içimde küçük bir boşluk hissi oluşmuştu. Biraz daha konuşmak istiyordum ama bu fırsatı kendi ellerimle itmiştim galiba. Düşüncelerimi bastırıp az önceki konuşmayı zihnimin en arkasına itmeye çalışarak sıcak bir duş aldım ve yatağıma yerleştim. Uyumaya çalışırken düşündüğüm son şey, tüm gün uyuyan Yoon Gi'nin bütün gece uyanık olup ne yapacağıydı.

Say Something // Min Yoon GiWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu