"Bana yemek sözün var," dedi ve kısa bir süre sessiz kaldı. "Unuttun mu yoksa?"

Tabii ya, bir de o vardı. İçimden kendime bir küfür daha savurdum. Uzak durmam gerektiğini düşündüğüm adama bir de yemek sözü vermiştim. "Ahh evet doğru ya, aklımdan çıkmış," dedikten sonra ocağım başına geçtim. "Yarın akşam görüşürüz."

"Görüşürüz," dedi ve duraksadı. "Akşam seni alırım."

"Yok ben kendim gelirim," dedim ocağın altını yakarken.

"Ben alırım Şeker."

Sesindeki sitemi hissetmiştim. Bir şeye de itiraz etme Şeker der gibiydi. "Tamam," dedikten sonra telefonu kapatıp Güneş'in makarnasını yapmaya başladım. Tam bu sırada kapıdan gelen tıkırtılar ve devamında, "Şeker," diye cırlayan bir ses duyunca kıkırdadım. Güneş gelmişti. Hemen arkasından "Baldız biz geldik," diyen bir erkek sesi duyunca gözlerimi devirdim. Koray da gelmişti.

Kaşlarımı çatarak koridora doğru yöneldim. "Baldız mı dedin sen yine bana?"

"Hoşbulduk baldızım," diyerek bana doğru yaklaştı ve yanağımı, işaret parmağıyla orta parmağının arasına alıp sıktı. "Koray," dedim kaşlarım çatılmış bir şekilde acıyan yanağımı tutarak. "Eğer sana enişte demem için bana baldız diyorsan, boşuna uğraşma," Otuz iki dişini göstererek sırıtıyordu karşımda. "Akrabalık ifadesi olan hiç bir sıfattan hoşlanmam."

Güneş mutfağa doğru giderken, Koray yanağımdaki elimi tutup koluna taktı. Beni salona doğru götürürken, "Ne yani, şimdi sen," dedi ve beni salona soktuktan sonra usulca koltuğa oturttu. Geriye doğru bir kaç adım atıp diğer koltuktaki yastığı eline aldıktan sonra kendine siper ederek, "Rüzgâr'la evlenmiş olsan, ona kocişkom demeyecek misin?" Ne?

"Ne dedin sen?" diyerek hızla ayağa kalktım. Gardımı almış bir şekilde Koray'a doğru yürüyordum ki, gözü salona giren Güneş'e kaydı. Ani bir şekilde başımı çevirip Güneş'e baktım. "Vallahi Rüzgâr'dan hoşlandığını söylemedim," deyince Koray gür bir kahkaha attı. "Şeker sen Rüzgâr'dan mı hoşlanıyorsun?" derken hâlâ gülüyordu. "Biliyordum abi, vallahi biliyordum."

Bu ikisini hemen şimdi öldürsem, ağır tahtikten ceza indirimi alır mıyım diye ciddi ciddi düşünmeye başladım. "Allah ikinizin de belasını versin," diyerek salondan çıkmak için kapıya yöneldim. Kapının önünde pis pis sırıtan Güneş'i sertçe yana doğru itip salondan çıktım. Arkamdan, "Güzelim şaka yapıyoruz gel buraya," diye seslenen Koray'ı umursamayarak odama girdim. Allah'ın cezaları.

Saat altıya geliyordu ve hava hâlâ aydınlıktı. Güneş ve Koray'ı salonda başbaşa bırakıp uyumak için yatağa girdim ve yorganı kafama çektim. Henüz doğru düzgün kendime bile itiraf edemediklerimi Koray'dan duymak canımı sıkmıştı. Kapıyı tıklatıp, "Şeker çıkar mısın lütfen," diyen Koray'a, "Uykum var," diye bağırdıktan sonra tekrar yorganı kafama çektim. Rahat rahat fingirdeyin işte!

"Şeker eğer çıkmazsan Rüzgâr'ı ararım, gelir o çıkarır seni odadan," deyince hızlı bir şekilde yataktan çıktım ve kapıyı açtım. Kapıyı açmamla Koray üzerime düştü. "Bana bak," dedim Koray'ı üzerimden iterken. "Eğer bu saçmalıkdan Rüzgâr'a bahsedersen," diyerek işaret parmağımı gözüne sokarcasına salladım. "Öldürürüm seni Koray."

"Yok kızım," diyerek geriye doğru adımladı. "Şaka yaptım. O şimdi kafasını dosyalara gömmüştür."

"Sonra da söylemek yok Koray."

"Düşünürüz," deyince omzuna sert bir şekilde vurdum. Bunu bana karşı kullanacaktı biliyorum. "Bana bak," diyerek üzerine yürüyordum ki, mutfaktan elinde tepsiyle salona giren Güneş bana dönüp, "Film izleyeceğiz gel lütfen," dedi. Koray bu sırada koluma girdi ve, "Gel sana güzel bir aşk filmi açalım," deyince direseğimi midesine geçirdim. "Aşk filmi sevmem ben."

Dudaklarından acı bir inilti çıktı. "Acıdı mı?" dedim yüzüne bakıp sırıtarak. Koltuğa yerleşirken dudakları kıvrıldı. "Şu an hiçbir şey canımı acıtamaz," derken gülümsemesi daha da büyüdü. "Çok keyifliyim bugün."

Güneş sehpanın üzerine içecekleri de koyduktan sonra Koray'ın yanına geçip oturdu. "O süt kutularını neden bahçeye attın?" diyerek sorgulayıcı bir şekilde yüzüme baktı. "Sinirlendim," dedim omuzlarımı silkerek. "Sanki süt seviyormuşum gibi bir sürü süt almış bunlar," diyerek Koray'a baktım. "Senin de alerjin var."

"Benim alerjim var ama sen sütü çok seversin Şeker."

"Sütten nefret ettiğimi bilmiyor olamazsın Güneş."

"Bir tanem, sen her maaş aldığın gün bebek bisküvisi alıp, süte batırarak yemeye bayılırsın. En sevdiğin şey diyebilirim," deyince kaşlarım çatıldı. Haklıydı, ben sütü çok seviyordum. Bebek bisküvisini sıcak süte batırıp yemeye bayılırdım. "Şeker," dedi tedirgin bir şekilde. "Hatırlamıyor musun?" Kolunu Güneş'in omzuna atmış bir şekilde dikkatle bizi dinleyen Koray'a döndüm. "Neymiş seni bu kadar keyiflendiren?" Konuyu değiştirmem gerekiyordu.

Koray, Güneş'e kısa bir bakış attıktan sonra bana döndü. "Çok keyifliyim çok," dedi. Az önceki konun üzerine gitmemiş olması şaşırtmıştı beni. Rüzgâr olsaydı kaçışım mümkün değildi. Güneş de yarı şaşkın bir şekilde Koray'a bakınca Güneş'e tekrar bakıp göz kırpması gözümden kaçmadı. "En yakın arkadaşımla," dedi ve sehpanın üzerindeki mısırdan alıp ağzına attı. "Sevgilimin en yakın arkadaşı..." deyince sözünü kestim. "Eğer o cümleyi tamamlarsan," dedim ve mısır tabağını elime alıp kaldırarak gözümle tabağı işaret ettim. "Kafana yersin Koray."

Bir kaşı havada bana bakan Güneş'e sert bir bakış atarken, 'sen görürsün' dercesine başımı salladım. Resmen kafasında kurduğu saçmalıkları Rüzgâr'ın en yakın arkadaşına anlatmıştı. Koray yerinden kalktı ve gelip tam dibime oturdu. "Şeker'im," dedi ve kucağımdaki tabağı alıp sehpaya bıraktı. Daha sonra kolunu omzuma attı ve, "Vallahi aramızda kalacak," dedi gülümseyerek.

"Ne aramızda kalacak Koray?" diyerek kolunu omzumdan indirdim. Daha sonra sinirle yerimden kalktım ve, "Ben uyumaya gidiyorum," diyerek salondan çıktım. Güneş'le fingirdemeye değil de, benim sinirlerimi bozmaya gelmişti sanki.

İki sevimsizi salonda başbaşa bıraktıktan sonra odama girip kapıyı kapattım. Yarın akşam Rüzgâr'la yemeğe çıkacaktım ama daha ne giyeceğimi bile bilmiyordum. Dolabı açıp kıyafetlerimi karıştırmaya başladım. Acaba Rüzgâr beni nereye götürecekti? Dolabımın içi, içler acısıydı. Bu kıyafetlerle ancak bir bankın üzerinde simit yemeye gidilirdi.

Dolabın içinde ne kadar kıyafet varsa hepsini yatağın üzerine koydum. Pantolon ve tişörtten oluşan renkli kıyafetlerim sinirlerimi bozmuştu. İşe yarar hiç elbisem yoktu. Hepsini yatağın üzerinden yere fırlattıktan sonra yatağın içine girip başımı yastığa gömdüm. Artık uyumak istiyordum. Rüzgâr ve Rüzgâr'a dair hiçbir şey düşünmek istemiyor, sadece uyumak istiyordum.

İçeriden Koray ve Güneş'in sesleri geliyordu. Komik bir film izliyor olmalılardı çünkü ikisinin de kahkahası bana kadar geliyordu. Yorganı iyice kafama çektikten sonra gözlerimi sımsıkı kapattım. Kendimi uykuya teslim ederken, lanet olsun ki yine aklımda Rüzgâr vardı.


FÜGWhere stories live. Discover now