0.1

682 30 170
                                    


⚠tw! bolumun sonunda ufak bir yakinlasma var

iyi okumalar

---


bangchan

Chan daha önce defalarca çeşit çeşit gemide bulunmuştu. Varlıklı bir aileden geldiği ve ailesi deniz yolculuklarını çok sevdiği için hayatı özel yatlarında geçmişti de diyebilidi, bunun yanı sıra cruise seyahatleri, tatil turları, ortaokul ve lise hayatı boyunca evinden uzaktaki okuluna inatla özel araçla değil vapurla gitmesi... Kesinlikle mükemmel bir meslek seçimi yapmıştı.

"Neden bu kadar gerginsin?"

Zaten kaptanlık okuluna girmeden önce de bilmesi gereken her şeyi biliyordu, açık denizde özel teknelerini defalarca kullanmıştı, yazları amcasının tur gemisinde bile çalışmıştı. Bir gemi her şekilde onun ikinci eviydi, gerilmesine sebep olacak hiçbir şey yoktu.

Belindeki eller hariç.

"Yoo değilim."

Dedi boğuk bir sesle, arkasındaki beden hafifçe güldüğünde titreyen göğsü Chan'ın sırtına değiyordu. Yardımcı kaptanın kolları onu iyice sarıp bedenlerini birleştirdiğinde Chan'ın nefesi tekledi, dümene can havliyle yapıştı.

"Hmm, yanlış anlamışım o zaman."

Diye mırıldandı Lee Minhyuk onun kulağına doğru, Chan ürpertisine engel olamamıştı. Beline dolanmış eller usulca tişörtünün altına dalarken sıcak dudaklarda boynunu bulmuştu. Aralarında bir şeyler başladığından beridir Minhyuk kendisini tutmayı tamamen bırakmıştı, eline geçen her fırsatta Chan'ı ellemeye, öpmeye, koklamaya kalkışıyordu. Gerçi Chan'ın da pek şikayet eder hali yoktu.

Stajyer rahat sularda yılların alışkanlığıyla gemiyi idare ederken, bir elini yardımcı kaptanın saçlarına daldırmış dudaklarını birleştirmişti. Boş dümen evinde kara görünene kadar oynaşmışlardı. Prosedür gereği Chan'ın şuan limana demir atma yetkisi yoktu, bu yüzden kendisi güç bela Minhyuk'tan ayrılıp dümeni ona teslim etti. Gidip kaptanı uyandırması gerekiyordu.

"Floransa'ya hiç gittin mi?"

"Üç dört kere, ama çok küçük olduğum için pek hatırlamıyorum."

Diye cevap verdi Chan, bir yandan da aynadan üstünü başını düzeltiyordu. Minhyuk nefesinin ardından 'zengin puşt' diye laf çarpıtmıştı ona sırıtarak, Chan da elinde olmadan sırıtmıştı. Minhyuk'un onunla uğraşmasını seviyordu.

"Akşam boş vaktimiz var, seni sevdiğim bir restorana götüreyim. Hayatında yiyebileceğin en mükemmel midyeli linguinei yapıyorlar."

"Vaayyss, bu bir randevu mu?"

Diye taşağa vurdu Chan. Tam odadan çıkacağı sırada Minhyuk onu yakasından yakalamış ve dudaklarına bir buse bırakmıştı.

"Öyle."

Mutluydu, düzenli bir ilişkisi vardı ve Minhyuk'tan cidden hoşlanıyordu. Bunları düşünürken kaptan kamarasında uyuyan gemi kaptanını uyandırıp onunla birlikte tekrar dümen evine dönmüştü.

Minhyukla kesişen bakışları ve büyüğün imalı sırıtışları kulaklarının yanmasına sebep olduğundan başını hafif öne eğip dudaklarını birbirine bastırarak gülümsemişti. Elleri arkasında birleşmiş bir şekilde ayakta dikiliyordu Chan.

En sonunda limana demir atan gemiden birlikte indiklerinde Minhyuk'un elleri rahat durmayarak önce Chan'ın beline oradan da kalçasının üzerine kaymıştı.

jeongchan • seirene theoryWhere stories live. Discover now