12-Seni Bir Aşk Şarkısı Gibi Seviyorum...(Final)

159 22 148
                                    

"Hadi ama Reina, benim hatırım için ye bari, lütfen! Bak Genji bitirdi kalktı bile annen birazdan gelecek ve eğer hâlâ kahvaltı yapmadığını fark ederse ikimizin de canına okur!" dedi, saçları karısınınkiler gibi 2 yanından topuz yapılmış bir hâlde Neji. 3 yaşındaki çocukları sağ olsun çok mükemmel deneyler yapıyorlardı saçlarının üzerinde(!)

"Ama kendimi aç his-set-mi-yo-yum!" dedi Reina, yemek yemeyi reddederken. Aç hissetse kıtlıktan çıkmış gibi yerdi zaten, zorlamasına gerek yoktu ki!

"Bak bak bak uçak geliyoooo-" dedi Neji, kaşığı bir uçakmışçasına havada hareket ettirirken. Reina babasının kafayı üşütüp üşütmediğini içten içe sorguladı daha küçük bir çocuk olsa bile. Ebeveyn olmak adamı ne hallere sokuyordu.

"1.si Baba neden biy uçak yiyeyim ki? Benim ağzım havaalanı mı? 2.si o elinde tutup uçak dediğin şey biy kaşık, uçak değil."

"Hadi canım şaka yapıyorsun(!)" diye söyledi Neji, alaycı bir tavırla. Çocukların zeki olması iyi bir şeydi falan da bu yaşta böyle olunca bunun gibi sorunlar çıkıyordu işte.

"Reina-chan..." diye seslendi, yemeğini yedikten sonra masada sessizce oturup babası ve kardeşini izleyen Genji. Odaklar onda toplanınca utandı ve biraz yanakları allandı ama konuşmasına devam etti: "E-Eğey güçlü biyi olmak istiyoysan yemekleyini yemen geyekiyoy. Ayyıca babam senin de benim de hey zaman iyi olmamızı istey, bizim iyiliğimiz için canından bile geçebiliy! Yani eğey o biy şeyi yapmanı istiyoysa, bil ki senin iyiliğin için istiyoyduy."

Genji'nin anlamlı sözleri karşısında Neji küçük dilini yutacak gibi oldu. Sadece 3 yaşındaki bir çocuk, nasıl bu kadar cümleyi yan yana getirip anlamlı bir söz grubu hâline getirebilmişti? Peki, zeki olmaları bu yönden iyiydi, hem de baya baya iyiydi.

"Yiyeceğim..." dedi Reina, kaşığını babasının elinden alırken. "Fakat kendim yiyebiliyim..." Neji'nin gözleri parladı: "ELBETTE NASIL İSTERSEN ÖYLE YERSİN YANİ- öhöm her neyse."

Nihayet yemeklerini yediklerinde Neji onları alıp odalarına götürdü ve oyuncaklarının arasına koydu ve konuştu: "Şimdi ben bulaşıkları halledeceğim siz de güzel güzel oynayın tamam mı?"

"Ricanız bizim için emiydiy!" dediler ikisi de aynı anda. Neji ilk onlara şaşkınlıkla baktı ancak sonradan gülümsedi. İkisinin de saçlarına birer öpücük kondurup mutfağa doğru yöneldi. Merdivenlerden inerken başındaki topuzları çözmeye çalıştı ama başaramadı, çok fazla tel toka vardı çünkü saçlarında. Olsun varsın be, bu saçları da çocukları kuaförcülük oynasın diye uzatmıştı zaten, aynen...

Bulaşıkları makineye dizip kapağını kapattığında derin bir nefes verdi, hele şükür bitmişti be! Kendine bir kahve yapmak için hareketlendiğinde fayansa değen küçük ayak seslerini  duyduğunda başını mutfak kapısının olduğu tarafa çevirdi, gelen kızıydı.

"Bir sorun mu var tatlım?" diye sordu.

"Ben..." dedi Reina, gözbebeklerini farklı yönlere çevirirken. Birinin karşısında boyun eğmeyecek kadar gururlu olmasına karşın utandığında, üzüldüğünde veya haksız olduğunda haklı olan kişiyle göz teması kurmaktan fazlasıyla korkuyordu. Neji, kızın minik yumruklarını sıkıca sıkmış olduğunu gördü. Bir şeylerin onu rahatsız ettiği barizdi. Onu daha rahat hissettirmek için daha da yaklaşıp eğilerek onun boyuna geldi.

"Seni ne rahatsız hissettiriyorsa bana çekinmeden söyleyebilirsin Reina." Babasının güven verici sözleri üzerine nihayet göz temasından kaçınmamış ve sıkılı olan yumruklarını gevşetti. Gözlerindeki hafif doluluğun -her ne kadar o sırada bunu düşünmemesi gerekse de- yüzünde fazla tatlı durduğunu düşündü Neji. Aynı annesinin her anında güzel olması gibi...

Deprem ~NejiTen~Where stories live. Discover now