Yüzüme dokunduğu an fark etmiştim, elleri titriyordu.

"Ben köylünün durumuna bakayım. Siz de oyalanmadan gelin, doktorun yardıma ihtiyacı varsa el atarız."

Şiyar içeri girerken kafamı sallamakla yetindim. Baver o yanımızdan kaybolduğu an tekrar kollarını omzuma doladı. İki erkeğin sarılması hoş karşılanmazdı. Az önce bana sarıldığında Şiyar'ın nasıl garip baktığını hatırlayıp iç çektim.

Şehirdeki ve buradaki yakınlığımız bir değildi. Köyde Baver'e daha mesafeli durur, onun da öyle durmasını isterdim. Şu anki durum farklı olduğundan bu seferlik görmezden gelmeye karar verdim. Az önceki gibi onu itmeyip elimi omzuna çıkarıp pat patladım.

"Abim, konağı arayıp sadece ambarda yangın çıktı doktora gidiyoruz dedi. Sana bir şey oldu sandım Dağra."

Kafasını omzuma koyduğunda bedenimdeki kasılmalar tekrar kendini gösterdi. Bir yandan onun dediğine odaklanmaya çalışıyor bir yandan da gören olmasın diye etrafı gözlüyordum.

Elimi sırtından çekerken "Merak etme, turp gibiyim." dedim.

Onun da çekilmesini bekledim ama kollarını olabilirmiş gibi biraz daha boynuma doladı. Yorgunluktan çöken bedenim onun ağırlığıyla iyice eğrilirken bu kadar yeter demek için dudaklarımı araladım. Benden önce konuştuğunda, çıkarmadığım sözlerimi geri yuttum.

"Sana akşam gelme dememeliydim. İçeride olsaydın zarar görebilirdin. Özür dilerim."

Art arda sıraladığı kelimelerden buram buram pişmanlık akıyordu. En sonki gerginliğimiz, yeni gelen endişeyle yok olmuştu. Tüm gün onunla aramızda yaşanan son olayları düşünüp kendimi hırpalamıştım. Bana önce değersiz hissettiriyor sonra benim için deli gibi endişelenip onun için değerimi gösteriyordu. Ona karşı duyduğum kırgınlık çabucak kayboldu. Zaten genelinde kin tutan biri değildim.

"Oksijeni fazla daralttın."

Elleri gevşerken hafifçe gülüp başını omzumdan kaldırdı. Kızarmış gözlerini o an fark ettim. Geldiğinde normal renginde olan elaları şimdi biraz açılmıştı. Baver, çok fazla endişelendiğinde ağlamasına engel olamazdı. Kendini buraya gelene kadar tutmuş gibiydi. Endişeden delirmiş olmalıydı. Elimi göz altına atıp akan bir damla yaşı hızla sildim.

"Biri görecek, toparlan."

"Şu an birileri hiç umurumda değil."

Sanki normalde umurundaydı. Bu düşünceyle dudağım kıvrılırken ona tebessümle baktım. Yangından beri gergin hisseden bedenim onun varlığıyla biraz olsun rahatlamıştı. Bazen beni gerim gerim geren, bazen de huzuruyla rahatlatan enerjiye sahipti. İkincisi oldukça onun yanında olmak kolay oluyordu.

Gözlerini ovalayıp, kendini toparlamak için birkaç saniye bekledi.

"Yangın nasıl çıkmış?"

Merakla bakan gözleriyle bir an tereddüte düştüm. Bu mevzuyu ona söylemek hiçbir işime yaramazdı. Aksine vereceği tepki zararıma olurdu ama şu an gizlersem ve Şiyar olanları anlatırsa Baver yüzüme bakmazdı. Tereddütüm giderken iç çekip sorusunu yanıtladım.

"Geçenki mevzunun devamı. Aşiretin kanlıları, olayı uzatıyor."

Baver'in gözleri sinirden parlarken kafasını gökyüzüne çevirip içli içli of çekti. Tekrar bana baktığında sinirli ifadesi yerinde duruyordu.

"Dağra, buna karışmayacaksın. Bugünkü olay tekrar olursa dışarıda olacağının garantisi yok."

Gözlerimi başka yere çevirdiğimde çenemi tutup ona bakmamı sağladı. Düşmüş kaşlarına ve çenemi tutan ince parmaklara baktım.

İki Dağ Arasında Ev (bxb)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant