Aslında Chan ve Changbin jisungun bu kadar iyi olacağını tahmin edememişti. Ama onun için sevinmişlerdi. Artık onun yanında durmasalarda küçük kardeşleri ayakta durabilirdi ki jisung istediği sürece yanında durmaya devam edeceklerdi.
Jisungun da dillinden ne kadar şikayet eden kelimeler çıksa bile onlara minnetardı. Tanrı ona hayatını çalan uzun boylu yerine ona hayat veren iki kısa boylu dost vermişti.
...
Günün son dersinden sonra Jisung omzundaki çanta , diğerinde gitar ve elinde herşeyi olan defter ile uzun kolidorda kimseye fark ettirmeden yürüyordu. Okulun büyük çoğunluğunun dersi bitsede onunla beraber hala bir kaç kişi vardı. Onları önemsemeden müzik odasına girmiş ve hızlıca dün yazdığı şarkıyı piyano eşliğinde tamamlamıştı.
Minho on dakika dinlenmek için girdiği müzik odasına giren ve onu fark etmeden eşsiz sesi ve yetenekli parmaklarıyla çaldığı şarkıyı bitirip hızla çıkan sarı saçlının arkasından baktı bir süre. Sesi neden bu kadar huzur vermişti? Saatlerce uyumaya çalışsada gözlerini kapatmak dışında birşey yapazmaken duyduğu ses onu nasıl böyle mayıştıra bilmişti ki bir kaç dakika içinde.
İşi bitirip dış kapının önüne çıktığında sabahki serin ve açık havanın yerini yağmurlu ve karanlık bir hava aldığını görmüştü jisung.
Telefonu dar pantolunun cebinden çıkartıp yaklaşık onbeş dakika önce derslerini bitirmiş olan Changbini aradı. Genelde beraber eve giderlerdi.
Kulağına götürmek yerine hoparlöre aldığı telefon üçüncü ötüşünde açılırken yanındaki kıpırdanmayı yok sayarak konuşmaya girdi.
"Changbin çıkarken yanında şemsiyeleri getir."
"Neden? Yağmur mu yağıyor?"
"Hayır changbin biliyorsun göte giren şemsiye açılmaz. Götüne sokup açılıp açılmadığını kontrol edicem."
Yanında duyduğu kıkırdamayla yönünü oraya çevirip telefondakinin konuşmasını dinledi.
"Yemin ederim kafanı uçururum senin küçük ibne. Hyungun ile nasıl böyle konuşursun."
Jisung karşısında kendisinden daha uzun boylu , güzel gülüşlü ve parlak gözlü çocuğa bakmış ve hiç istifini bozmadan telefondakine cevap vermişti.
"Konuştu 'seo gay changbin'. Hadi seni bekliyorum. Bide o bir benim eksik olduğum dolabın varya ordan evden arakladığın fazla şemsiyeyide getir."
"Neden?"
"Kaplumbağa deden."
Karşı taraftan gelen 'anan' ile başlayan küfürleri yok sayarak telefonu hızlıca kapatıp karşısında kendisini dinleyen ve dolgun dudakları ile kıkırdayan turuncu saçlıya çevirdi. Onu daha önce çokça görmüştü. İyi tanıyordu.Üstünde hissetiği bir kaç gözden biri ona aitti. Hala ona bakarken karşıdaki beden konuştu.
"Ben konuşmana kulak misafiri oldum üzgünüm. Ama gülmemek elde değil arkadaşın ile sen çok komiksin."
Minho samimi bir şekilde konuştu vereceği tepkiyi merak etmişti. Acaba yabancı biri gibi mi davranırdı ona da?
Tabi öyle davranacaktı ilk kez konuşuyorlardı."Changbin mi benim arkadaşım? Kendini zorla hayatıma sokan patates çuvalı kendisi. "
Karşısındaki güzel gülen çocuğa bakıp onunla tekrar gülümseyerek konuştu minho. Tahminin aksine oldukça samimi biriydi.
"Ben Minho."
"Sen şu sınıftaki en önde oturan köpek yavrusuna benzeyen çocuğun yakınımısın? Öğretmenler sürekli seni ve onu karşılaştıyor."
Minho elini ensesine atıp devam etti.
"Ahh evet seungmin benim kuzenim. Sende şu sessiz çocuksun felix söylemişti. Okuldakilerin deyimi ile küçük ucube."
Aslında bu onu deneme şekliydi vereceği tepkiyi merak ediyordu."Bu ismi kim verdi bana. Yuta iti söylemeden önce hiç duymadım."
"Duymasın tabi. Bu lakap geçen gün o söylediğinde ortaya çıktı zaten."
Tam konuşmaya devam edecekti ki Changbin geldi.
"Ah Minho sende mi burdaydın."
Minho şaşkın bir şekilde sarışının rahatça hakaret ettiği edebiyat hocası Changbine dönmüş ve cevaplamıştı."Evet Bay Seo. Yağmurun biraz dinmesini bekliyordum."
Bu sefer jisunga dönmüş ve elinde tutuğu fazladan iki şemsiyeyi ona uzatmıştı Changbin. İki şemsiyeyi de alıp birini hala şaşkınca onlara bakan Minhoya vermiş ve changbine de gitarını vererek oradan uzaklaşmıştı.
Ne yani az önce küfürlü konuştuğu ve patates çuval olarak bahsettiği kişi okulun yeni ve en popüler hocalarından seo Changbin'miydi. Seungmin bunu duyunca acaba ne tepki verecekti.
Tam şemsiyeyi açıp ilerleyecekken önde merdivenden inen sarışın bedenden yükselen sesi duymuştu." turuncu saçlı ! Her söylenene inanma ve sakın unutma arka bahçeye ye sadece sigara içenler gelir."
Anlamaz gözlerle ona bakarken Jisung önüne dönmüş ve kapşonunu düzelterek
yan yana ilerlediği iri bedenle laf dalaşına girmişti.Minho ise söylenene omuz silkti. Bazı şeyleri kavramakta zorluk çekiyordu.
----------------
15.44
YOU ARE READING
nepenthe Minsung
Fanfiction"O akşam beni yere serdiğinde senin çok güçlü olduğu düşünmüştüm. Şimdi ise yanıldığımı fark ettim. Senin yüzünden onunla yüz göz olduğuma inanamıyorum. Aptal gibi hareket etmeyi kes ve ondan uzak dur. Eğer kendini koruyamıyorsan da insanlarla muhat...
la douleur de l'amour partie 6
Start from the beginning