la douleur de l'amour partie 5

Começar do início
                                    

"Şu sırada duran sarışın oppanın adı  Jisung mu?"
Minho minjunun gösterdiği yerdeki sarışın çocuğa baktı.
"Jisungu tanıyor musun?"
Tek kaşını kaldırıp sevgilisinin yüzüne bakarken sormuştu. Kendisi ile aynı sınıfta olamazdı sarışının kimseyle konuşmadığı da göz önünde bulundurarak konuşmuştu. Minju kırdığı potla dilini ısırmış ve kurtarmak için konuşmuştu. Birşeyleri düzelmeye çalışırken  başka şeyleri bozmak istemiyordu.

"Ben aslında tanımıyorum. Chae  söyledi. Geçen gün Yuta oppa ile konuştuklarını görnüştüm.  Yuta oppa sürekli onu izliyor bence ondan etkileniyor."

Evet işler gerçektende garipleşiyordu. Minho Yuta'nın ne yapmayı planladığını düşünüyordu.
Liseye başladığından beri okuldaki kızların yarısı ile yatan Yuta neden bir erkeğin peşindeydi ki şimdi.

...

Jisung arkasındaki bedeni fark eder etmez arkasına döndüğünde uzun boylunun hemen dibinde olması onu korkutmuştu. Yuta onun onun korktuğunu fark etmiş olacak ki kısa bedene doğru eğilip konuşmuştu.

"Ne o  küçük ucube korktun mu? geçen gün kafa tutturken hiçte korkmuyordun."

Jisung ona göz devirip önüne dönerken gözleri bir kaç kişinin arkasındaki turuncu saçlı ve sevgilisine değdikten sonra tamamen önüne  dönmüştü Yuta kafasındaki kapüşonu çekmiş ve birazı zaten yüzüne dökülen saçların tamamen dağılmasını sağlamıştı. Gür ve yumuşak saçlar tutam tutam dağılırken Yuta burnuna dolan kahve kokusu ile şaşırmıştı. Planı aslında onun iğrenç bir sigara kokusuna sahip olduğunu söyleyip aşağılamaktı. Ancak bunu yapmadı yada ondan gelen kokuya o kadar çok odaklandı ki yapamadı.

Jisung sıkıntılı bir nefes verip arkasındaki bedeni boş vererek sıradan çıkıp sınıfına doğru ilerlemişti insanlarla  muhatap olmayı sevmezdi. Özellikle zorbalarla.

Sınıfa girerken dağılmış gür saçlarını tekrar sweetin kapşonuna sıkıştırmaya çalışmıştı. Onunla uğraşırken şişirdiği yanaklarıyla Felix ve Seungminin önünden geçmiş ve en arka pencere kenarına oturmuştu. Felix Seungmine sarışın  hakkında  birşeyler söylerken yeni edebiyat öğretmeni Bay Seo sınıfa girmiş ve direkt derse başlamıştı. Gözleri arada başını sıraya koyan Jisunga kaysada öğrencilerin önünde onu azarlayıp kriz geçirmesini istemediği için  derse yoğunlaşmıştı.

...

Jisung iki ders hiç ara vermediği uykusundan sınıftan sesli bir şekilde çıkan öğrenciler yüzünden uyanmıştı. Gözlerini biraz kırpıştırıp etrafına baktıktan sonra öğle arası olduğunu fark edip  iki saat önce alamadığı kahvesini almak için sınıftan çıkmıştı.

Bir alt kattaki merdivenlerde kalabalığın  ilerlemesini beklerken aniden biri tarafından  kolundan tutulup  kendisini temizlik eşyalarının bulunduğu odada bulması bir olmuştu. Changbin hala şaşkınca kendisine bakan küçüğünün  bir süre şaşkınlığını üstünden atmasını bekleyip konuşmuştu.

"Akşamları ortalıktan kayboluyorsun sabahları da derslerde uyuyorsun. Böyle devam edersen bursunu iptal edilecek aptal."
Jisung şaşkınlığı üzerinden atıktan sonra  büyüğünün konuşması ile göz devirmişti.
Okula yada bursa ihtiyacı yoktu ki.

"Salak mısın Changbin? Bana verilen bir yıllık bursun on katını  yazdığım tek şarkı ile kazanıyorum. Ayrıca ne ayı gibi çekiştirip duruyorsun. Çağırsan gelirdim zaten."
Changbin kendisine söylenen benzetme  ile küçüğünün bacağına sert olmasa da bir tekme savurmuştu. Jisung ani acıyla küçük bir inleme bırakırken odaya, büyük olan tekrar konuştu.

"Derslerini aksatma. Hocalarının hiç biri derse katılmadığını ama denemeleri fullediğini söyledi. Derslerde katılırsan okul birincisi bile olabilirsin."
Jisung büyüğünün tekme attığı yeri okşarken derin bir nefes verdi.

"Ben gidiyorum ya. Bir saatimin on dakikasını çaldın resmen."
"Nereye gidiyorsun?"
Sarı saçlının yemek yemeyeceğini adı gibi biliyordu. Kendisi veya Chan zorlamasa ağzına  bile sürmezdi.
"Kahve almaya."
Bu sefer büyüğü göz devirdi.
"İnsan gibi yemek saatinde yemek yesen ölür müsün?"
Jisung kafasını 'ölürüm' der gibi aşağı yukarı salamış ve  çekildiği depo benzeri odadan bacağına yediği tekme yüzünden toparlayarak çıkmıştı. Peşinden de Changbin yarısı pantolonun içinden çıkmış gömleği düzelterek çıkıp öğretmenler odasına ilerlemişti. Son iki dersi kalmıştı ondan sonra güzelce dinlenebilecekti.

...

"Sence sevgililer mi?"
Yuta başını iki yana saladı. Kendisi pek derslere girmezdi. Ancak arkadaşları ile eğlenmek için arada onları  sınıfın kapısında beklerdi.

Öğle arasında sınıf kapısının önünde yine onları beklerken yeni gelen edebiyat hocası ve kendi deyimi ile küçük ucubesi depoya girmiş ve on dakikanın ardından odadan çıkmışlardı. Biri topalayarak biride üstündeki kıyafetleri düzelterek.

Yanlış anlaşılmaya müsait olaydan sonra şimdi okulun arka bahçesindeki sabah sarışın çocuğu sigara içerken  izlediği merdivenlerde  oturup  gördüklerini arkadaşına anlatıyordu.

"Eğer Bay Seo  okula gelmeden önce onunla sevgili olduğunu kanıtlarasa bir ceza almaz. Adam bizden beş yaş büyük müdür bunu sorun etmez."
Yuta aklındaki olayları bir bir izlerken aslında küçük ucubesinin sevgilisiyle yada kiminle yatığını önemsemediğini fark etti. O aslında küçük, sevimli , güzel ve yırtıcı ucubesinin kendi altında uysal bir kedi gibi kıvranmasını istediğini fark ettmişti. İstediğini de alacağnı düşünüyordu.

--–--------------
14.52

nepenthe MinsungOnde histórias criam vida. Descubra agora