26: Ji Yun

21 4 8
                                    

Yatakta yatan çocuğa baktı. O beyaz saçları darmadağınıktı. Yavaşça nefes almasına rağmen ondan gelen varlığı hissetmiyordu. Gözünü kıstı ve masaya ilerleyip bilgisayara birkaç kod girdi. Burası kendi evi bile değildi lakin rahat tavrı insanları suskun bırakır cinstendi.

{Yükleniyor...}

En sonunda, sanki çevre bile bir hologrammış gibi titremiş hemen ardından geri düzelmişti.

Yavaşça yerinden kalkıp mutfağa ilerledi. Bir fincan kahve koyarak kanepeye oturup masadaki bilgisayara bakmaya devam etti. Sıcak kahvenin sisi altındaki yeşil gözler biraz daha eksantrik kaçıyordu.

Biraz hareket hissedince başını çevirdi.

"Uyanmışsın"
Dudağını aralayıp kısık bir tonda konuştu.

Çocuk önce şaşırdı ardından gelinerek sordu "K-Kimsin ? Niye buradasın?" Ürkek görünümün altındaki gözler avda değil yırtıcısız bulunan o gözlerdir.

Ne kadar şaşırtıcı.

Ne yazık ki o kişi dışında ilgisini başka kimse çekmiyordu.

O kişi... gözlerinde bir an hüzün belirse de hızlı yükselen sis tüm duygularına bir anda perde çekti. Göz ucuyla ekrana bakarak tembelce yaşlanıp konuştu.

"Ji Yun, 16 yaşında Lise 2'ye geçti. Anne ve babası yok, cinsiyet erkek."

Duraksadıktan sonra kahvesinden tekrar yudum alarak devam etti. "Ders notları ortalama, yeteneği yok, kan grubu pozitif A"

Çocuk hafifçe şaşırdı. Ama ardından gelen cümleler onu sadece sıçrattı.

"Ji Yun, Ji ailesinin ikinci prensi. Anne adı Elena, Baba adı Rance. Bir erkek kardeşi var, Gin. Kız kardeşi, Shura. Asıl Yaş 17, Güç Sistemine sahip, cinsiyet erkek, durumu: özel görevde"

Ince dudaklar hafifçe avını başarıyla tutan avcıyı andırır cinsten kıvrıldı.

"N-Ne ? Ne istiyorsun ?"

"Şu anki görevin ne ?" görmezden gelerek sordu.

"Ben, okulu düzgünce bitirmek" biraz tereddütün ardından önemli bir bilgi olmadığından söyledi.

"Gerçekten aptalsın" gözlerini kıstı.

"Niye ya ?!" Kuyruğuna basılmış kedi gibi cırladı çocuk.

Hafifçe iç çekmek istedi ama kendini sakinleştirdi.

"Görev değil, özel görev deniyor. Sence özel denen bir şey, okul bitirmek kadar basit olacak mı?"

Biraz düşününce başını salladı Yun.

"İyi de sen kimsin ?" Ardından sordu.

Kahvesini yudumlarken tekrar, gözlerini yumarak "bu dünyanın normal bir sakini" dedi.

Bu dünyanın... evet ele geçirdiği bedenin kimliği buydu...

"Sistem asılda bir yazılımdır. Yapay zekanın gelişmiş versiyonu, alanım bilgisayar ve yazılım üzerine"

Bilgisayar ? Aslında o bu dünyadan bile değil. Farklı bir evrenden. Ama hayır, burada kuralları fizik belirler.

Ve doğru. Buraya geleli 3 yıl oluyor ve şimdiden buranın "sihrinde" usta olma yolunda ilerliyor.

"Yani?" Şaşkınca sormaya devam etti.

Sabırsızdı, lakin önündeki çocuğa bakarken gözlerini kısarak açıkladı. Süreç değil sonuç istediği şeydi. Yarı yolda başarısızlık, onun istediği şey değildir.

"Şuan içinde bulunduğun durumdan bihabersin ama açıklayayım. Devlet ve şirketler tarafınca aranıyorum. Şimdi de varlığımdan haberdarsın."

"Demek istediğin aynı gemideyiz, seninle ortak olmamı mı istiyorsun ?"

Yavaşça yerinden kalktı. Yüksekten bakışı, sadece cansız bir nesneye bakarcasına duygusuz bakışlardı.

Soğuk metal alnını sızlattı.
"Hayır"
Alnıma silahı dayayarak "İstek değil, bu bir emir"

İnce dudaklar bastırıldı.

Alayla güldü ve iki elini teslim olurcasına kaldırdı çaresizce.

Birkaç saniyelik delici bakışların ardından yavaşça geri çekildi.

Silâhı indirdikten sonra ceketinin içine sakladı. Kahvesinin son yudumunu aldıktan sonra "Sen de aranıyorsun. Aynı kişiler tarafından, benzer bir amaçla"

Sorgulamaya devam etti Yun.
"Pekiii, niye buradasın ?"

"Ben-" aniden durdu, hızla ayağa kalktı ve kolunu tuttu.

Yeşil yoğun bir duman, hızla etrafa yayıldı.

Aniden kapı kırılırken bedenleri gaza gömülerek kayboldu.

"İçeride değiller" ev içeri dalanlar tarafınca her köşe bucak arandı.

Her biri koyu birer üniforma giyinmiş adam büyük ustalıkla bütün evi kısa sürede bitirdi.

Hareketlerine bakılırsa buna alışık olmalıydılar.

"Şef" yavaşça bir başka adam ilerledi. Orta yaşta bir adamdı.

"Bizden önce davranılmış"

"Evde kimse yok, büyük ihtimalle çocuk adam tarafından götürüldü"

"Kahretsin" adam sinirli bir şekilde mobilyayı tekmeledi.

Sinirle nefeslendikten sonra "Çocuğu bulmaları için derhal arama başlatın. Geni üst seviye, kesinlikle elimizden kaçmamalı"

"Adama gelince" koltuğa oturup yaslanırken devam etti.

"Labaratuarımızı patlattıktan sonra büyük kayıplar verdik-" suratı kararmış bir şekilde devam etti.

"Yine ajanlar kayıp, çalınan ilaçlar SSS seviyesi"

Yun garip bakışlarını suskunca çevirdi.

Adam sakince duvara yaslanırken şefin yüzünden gözünü ayırmadı.

"Gidiyoruz-" şef kalkarak diğer adamlarla kapıdan çıktı.

Pencereye ilerleyerek duvardan geçip aşağıya atladı. Yun da ardından takip ediyordu.

Normal sayılacak bir eve girdiğinde normale geri döndük, kapıyı kilitledi.

Gördün, der gibisinden baktıktan sonra "Yani ortak olup olmaman bir seçenek değil" dedi.

Yun omuz silkip "Nasıl istersen" dedi.

"Eee, şimdi ne olacak ?"

"Önce gücünü uyandıralım" tahtadan yapılma gibi görünen dolaplara yürüdü. Bir çanta çıkardı, şu şifreli türden kare siyah çantalardan.

Şifreyi kısa sürede girerek çantayı açtı.

Beyaz köpüğün arasında dizili minik şişelerde şüpheli sıvılar vardı.

İğneyi çıkarıp tek tek ajanları masaya dizerken "Otur" dedi.

Büyük bir iğneyle geldi.

Tüm ajan şişeleri boşaltıldı, hepsi de iğnenin içine karışarak tuhaf, simli bir renk ortaya çıkardı.

"Kımıldama"

Boynu karıncalandı, başını indirmek istese de zorla dayandı.

İlaç enjekte edildikten sonra iğne boyundan çıkarıldı, pamuk basıldı.

Adam sessizce tüm atıkları temizleyip kaldırdı. Sonra dönerek "gözünü kapat ve uzan. Tüm ilacın bedenince özümsenmesini bekle" dedi.

Kısa sürmeden yataktaki beden sıtma hastası gibi titriyordu.

-Devam Edecek-

Obsession;i love you 💎 (ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin