16: Bir Özür

72 21 15
                                    

Bir süre sonra Huajin kağıtlardan başını kaldırdığında yatakta uyuklayan çocuğu gördü.

Kağıtları tekrar düzene koyarak masadan kalktı ve yatağa ilerledi. İnce örtüyle çocuğun üstünü iyice örttü.

"Hmm" örtüye sarılırken, uykuda bile başını yastığına sürtme alışkanlığını bırakmadı. Gözünde ufak yaşlar vardı, neye bu kadar ağlamıştı?

Aynı odadalardı ama ağladığını bile anlamamıştı. Öylesine sessizdi ki...

Gözleri kızarmış ve şişmişti. Yastık bile hafif ıslaktı.

Yanına uzandı ve bir süre boşca tavana baktı. Modern tavanlara nazaran kubbe gibi bir yapıya sahipti ve oldukça süslüydü. Yatak bile...

Iç çekti.

Tekrar yataktan kalkarak odadan ayrıldı.

***

Yavaşça gözlerini açtı.

Neredeyim ?

Yüzünü sildi, ağlamış mıydı ?

Yatak oldukça geniş ve rahattı, çevre oldukça lüks eşyalarla donatıldı.

Yavaşça doğruldu, ah doğru ya imparatorlaydı.

Ne gerçekçi bir dünya.

Gitmek ve kalmak arasında kararsız kalacak kadar.

Peki geri dönerse ne olacak ? Kimsesi yoktu, tek kimsesi olan ustası da öldü. Geri dönüp de ne olacak ? İntikam mı? Hayır intikamını zaten almıştı.

Ama nafile. Ustası geri dönmeyecekti.

Gözleri buğulanırken bir iki yaş daha düştü ellerine. Önceden çok korkak bir insandı.

Hatta o kadar korkak ki, ustasıyla karşılaştığı ilk an bile.

Utanç vericiydi.

Intihar edecekti, büyükce bir dağın tepesinde. Kendini dağdan düşünmeden attıktan sonra bir dala tutunmuş ve yardım edin diye uzun süre bağırmıştı ağlayarak.

Onunla böyle tanıştı.

Onu kurtarmıştı. Elbette sonra söylenerek ayrılmıştı...

Ama ne gidecek kimsesi ne de yapacak bir şeyi vardı. Israrla onu takip etti. Ne kadar görmezden gelirse gelsin.

En sonunda pes ederek çırak olarak almaya karar vermişti.

Gözyaşlarını silerek yataktan kalktı. Odaya bakındı. İllüzyona dair bir açık aramak amacıyla.

Çünkü burada yararlanırsa gerçekten yaralanır, ölürse gerçekten ölürdü. İllüzyondu herşey ama zarar verirdi. En korkulan şeylerden biriydi.

Bu nedenle ne olur ne olmaz önce çıkmanın bir yolunu bulmalıydı.

Odaya bakındı. Göze değer hiçbir şey yoktu.

Masanın yakınlarındaydı, kağıtlar ilgisini çekince eline aldı ve baktı. Dil antik bir dildi. Yazı ise gerçekten ölse dahi unutmayacağı ustasının yazısı.

Ne oluyordu Tanrım ? Anlayamıyordu.

Kağıdın içeriğindeki bilgiler onu şaşırttı. Düşünce yapısı bile ustaninki...

Tek değişen görünüşüydü.

Gözleri takvime takıldı.

[Başkent Athara...]

Athara? Başkent ?

Burası gerçekten zümrüt sarayına benziyordu. Öyleyse Amoli'de miydi ?

[İmparatorluk takvimi 457]

Obsession;i love you 💎 (ara verildi)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz