[6]

122 20 9
                                    

Nefesim kesilmişti. Ne yapacağımı bilmiyorumdum. Korkudan olduğum yerde donakalmıştım. Sonra masa lambamın ışığı birkaç kez titreşti ve söndü. Etraf yeniden karanlığa gömüldü. Onun bana yaklaştığını duyabiliyordum. Çok geçmeden onun o nemli kokusunu da almaya başladım.

"So...to..."

Beklemediğim bir anda sesini duyunca daha da paniklemiştim. Aniden omzuma ıslak ve perdeli pençelerinden birini koyunca korkudan titremeye başladım. O anki adrenalinle o kadar hızlı hareket ettim ki ben bile ne yaptığımı bilmiyordum. Pencereye koştum ve sisten hiç bir şey görünmeyen güverteye atladım.

"Hey çocuklar, yardım edin! Birileri yardıma gelsin!"

Acele ile güvertede ilerlemeye başladım fakat sisten dolayı ne kimseyi gördüm ne de duydum. Koskoca gemide tek başıma bu canavarla kalmış gibi hissettim. Çıkardığı seslerden arkamda beni takip ettiğini biliyordum.

"Sho...to."

Onun alçak ve büyüleyici sesini duyduğumda aradığı kişinin ben olduğunu fark etmiştim. Aman tanrım, adımı nereden biliyordu?

Daha önce bana hiç zarar vermemiş olsa da bu durumda korku ve dehşete kapılmadan edemedim. Denizadamının saldırısına uğramamak veya tekrardan denize girmesini engellemek için anestezi tabancası almam gerekiyordu.

Doğruca kaptan kamarasına doğru ilerlerken sallanan güvertede düşmeden koşmaya çalıştım. İkinci güverteye çıkan merdivenlerden çıkarken paniklediğim için kaydım ve düştüm. Ancak son anda beklenen acı duygusu gelmedi. Tek hissettiğim sırtım yerçekimine karşı bir şey tarafından engellenmeden önce gelen rüzgardı. Belim beklenmedik bir şey tarafından sarılarak düşmemi engelledi; uzun, kaygan ve pullu bir şeyin üzerine bastırılmadan önce.

Hemen ayağa kalkıp kaçmaya çalıştım fakat beni sıkıca tutmuş bırakmıyordu. Denizadamının vücudu santim santim yüksekmeye başladığında bir süre sonra boyu benimkini geçmeye başlamıştı. Yağmurdan ıslanan uzun simsiyah saçlarının arasından bana bakıyordu.

Yağmur o kadar çok yağıyordu ki sürekli gözlerimi kırpıştırmam gerekiyordu. Fakat ne kadar kırpıştırsam da hala bulanık görüyordum. Ben ne yapacağımı düşünürken denizadamı yüzüme doğru eğildi. Pençeleriyle omuzlarımdan tuttu ve köprücük kemiğimin yanına sokuldu. Sanki kokumu içine çekiyormuş gibi başını dikkatlice üst bedenimde gezdirdi. Aniden dudaklarını üzerimdeki tişörte değdirdi. Daha ben neler olduğunu anlamadan bir yırtılma sesi duyuldu.

Islak saçlarımı salladım. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Kıyafetimi yırtınca çok gerilmiştim. Artık ne yapacağını, amacını asla kestireniyordum. Kalbimin şiddetli çarpıntısı onun yaptığı her hareketi izlerken bana eşlik ediyordu.

Keskin dişleriyle üzerimdeki kıyafetimi yırtıyordu. Ben ise ayakta kalabilmek için merdivenlerden destek alıyordum. Bir süre gözlerini kısarak benim açıkta kalmış, korkudan hızla inip kalkan göğsümü izlemişti. Sanırım avının hâlâ sağlam olup olmadığını kontrol ediyordu. Elinden biri pantolonumun kemerini tutunca artık alt tarafımla da ilgilendiğini anlamıştım. Panikle elini tuttum.

"Bekle!"

Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Her ne yapıyorsa yapmayı bıraktı ve tuttuğum eline baktı. Bense kızdığını düşünüp gözlerimi kapattım. Fakat hiçbir şey yapmıyordu, hala bekliyordu. Bakmak için gözlerimi açtığımda tuttuğum elimi kaldırdı ve dikkatle incelemeye başladı.

İşte o zaman ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Gece Shu'ya yakalanmamak için kaçarken ayağım takılıp düşmüştüm ve avucumun içi kanamıştı. Biraz önce de ondan kaçarken yara açılmış tekrardan kanamıştı. Denizadamı da tıpkı bir köpekbalığı gibi kanın kokusunu aldığı için aslında yaramı arıyordu.

Merman ᵛᵒˣᵗᵒUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum