38

4.8K 402 229
                                    

İyi okumalar!!

-

Saat sabahın beşiydi, taehyung boş bakışlarla duvarı seyretmekteydi. Toronto'dan döndüğü günden beri gözüne bir gram uyku girmemişti.

Jeongguk'a anlam veremiyordu, hiçbir açıklaması olamazdı küçük olanın yaptıklarının. Ne vardı ki durup dururken kırıyordu Taehyung'un kalbini?

Onun tanıdığı jeongguk böyle biri değildi.

Ablasının sözlerinin doğru olmasından korkuyordu deli gibi.

Yavaşça gözleri kapandı, elindeki bitmiş sigara yere düştü. Sahi, bu kaçıncı daldı ki bitirdiği? Jeongguk ondan gittiyse şayet birbirlerine verdikleri sözlerin de hiçbir anlamı yoktu. Dilediğince içebilirdi artık.

Uyku ve uyanıklık arasında gidip geliyordu. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu ancak çalan kapının sesiyle yerinden sıçradı. Yerinden kalkıp, gözlerini ovuşturarak kapıya doğru yürümeye başladı. Kimdi ki sabahın bu saatinde onu rahatsız eden? Bilmiyorlar mıydı Taehyung yastaydı? Tabii, nereden bileceklerdi ki, taehyung hiç kimseyle konuşmuyordu. Asosyel bir tip olup çıkmıştı şu birkaç haftada.

Kilidi çevirdi ve kapıyı açtı. Bu da neyin nesiydi? Hâlâ mı rüya görüyordu? Karşısındakinin jeongguk olma ihtimalli yüzde kaçtı?

Elinde valizi, kardan ıslanmış saçları, parlayan gözleri ve dudaklarındaki hafif tebessüm ile jeongguk tam karşısında duruyordu. Kuzum, demek istedi ancak sustu.

Beyaz tenlinin adı dökülüverdi dudaklarından. Selam, dedi jeongguk çekingence. Kızların anlattıklarından yola çıkarak taehyung'un nasıl bir tepki vereceğini kestirmeye çalışıyordu. Ne işin var burada, diye sordu büyük olan.

Hiç, dedi jeongguk kısık sesiyle. "Sana geldim." Taehyung durumu idrak edemiyordu. Neydi bu böyle? Uykusuzluktan halüsinasyon mu görüyordu? Saçmalık! O gerçek değil, kapat kapıyı. Seni zavallı bunak.

İç sesi taehyung'u son zamanlarda iyiden iyiye tüketiyordu.

Sevgilim, dedi jeongguk endişe ile "iyi misin?" Oysa karşındaki beden hiç iyi görünmüyordu. Gözleri doldu Taehyung'un. İşte yine oluyordu, engelleyemediği ağlama krizleri.

"Hey, neden ağlıyorsun" diye sordu jeongguk. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Taehyung çaresizce yere çökmüş, bacaklarını da kendine çekmiş ağlıyordu.

Jeongguk valizini içeri alıp dış kapıyı kapattı. Yere Taehyung'un yanına oturup büyük olanın ellerini tuttu. Hiçbir şey söylemedi. Öylece durdular.

Ne kadar zaman geçtiği bilinmez, taehyung burnunu çekip, dukaklarını araladı: gelmişsin, dedi kısık sesiyle. "Jeongguk b-ben sandım ki sandım ki sen benden gittin. Yerime koyacak başkalarını buldun. Çok korktum." Konuşurken bir yandan da titriyordu bedeni.

Jeongguk onu kollarının arasına aldı. "Ö-özür dilerim. Ben sadece çok büyük ikilimde kaldım. Ne yapacağıma bir türlü karar veremiyordum. Kalmalı mı yoksa dönmeli mi? Sensizlik korkunç. Hiçbir arkadaş senin yerini tutamaz. Yazışmalar yetmiyordu, görüntülü konuşmalar bir işe yaramıyordu. Senin yanında olmak istiyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım. En sonunda bir karara vardım, her şeyi sana fark ettirmeden planlamaktı hedefim. Öyle ki alyssa ve lana'nın bile haberi yok Ottawa'ya döndüğümden. Kaydımı aldırdım ve sana geldim. Ev bulma işi pek beklediğim gibi gitmedi, birkaç seçenek var hâlâ aklımda. Onu netleştirene kadar alyssa'da kalmayı planlıyorum. Öyle işte taehyung. Buradayım ve inan hiç pişman değilim. Sonuçta kalbim artık ait olduğu yerde."

Burada kal, dedi taehyung aceleyle. "Beraber yaşayalım, jeongguk. Aynı evin içerisinde."

Kalbi pır pır ediyordu şimdi. Birkaç saat öncesine kadar enkazdan farkı yokken şimdi gözleri pırlanta gibi parlıyordu. İşte bu jeongguk'un onun hayatındaki etkisiydi.

İris'in ÖlümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin