Ölü Tanrının Şarkısı 1. Kitap Final

Start from the beginning
                                    

Sırtımı dikleştirdim, suratıma geniş bir gülümseme yerleştirerek Rae'ye doğru ilerledim. Yanına ulaşır ulaşmaz kollarını belime sarıp beni kucağına çekti, suratını boynuma gömdüğünde dudakları nazikçe tenime değdi. "Çabuk döndün." Nefesindeki alkol kokusunu aldığımda ondan uzak olduğum kısa süreyi tamamen içerek değerlendirdiğini fark ettim. Hakkı vardı, Nestor'un şarapları bu dünyanın en iyisiydi ve içilmek için yaratılmışlardı.

Şakağını öpüp suratımı ondan uzaklaştırdım. "Kirke sadece tebrik etmek için uğramış," dedikten sonra tanrıların oturduğu kalabalık masaya döndüm. "Aralarına katılmak istemedi ama yine beni görmek istemiş."

Rae parmaklarını benimkilere dolayıp elimi kucağına çekerken, "Onu anlayabiliyorum," dediğinde sözlerinde samimi olduğunu biliyordum. "O bir Titan ve her ne olursa olsun onun kazanmak gibi bir şansı olmadı." Parmaklarının uçlarındaki nasırlar tenimi hafifçe çizdi, burnu yumuşakça tenime sürttü. "Bir gün onun da bizim gibi kazanan olması için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsin."

Olymposlular Titanları yendikten sonra onlardan önce bu dünyada yürüyen tanrılar ikinci sınıf tanrılar durumuna düşmüşlerdi. Kirke belki de içlerinden en öfkeli olanlarıydı çünkü hakkı Helios'un kızı olarak dünyayı yönetmekken bir adada sonsuz yaşamın dalgalarına karşı kürek çekmeye mahkum edilmişti. Onun zamanı da elbette gelecekti. Bana kalırsa Aiaie Cadısı da bunun farkında olduğu için sabırla o günün gelmesini bekliyordu.

Karr masanın üzerinden eğilerek bana uzandı, saçlarımı karıştırarak, "Mara gelin oluyor," diye şakıdı sonra da gülmeye başladı. "Bu sefer gerçekten gelin oluyor." Tara omzuna tüm gücüyle vurunca sarhoş bakışları ondan yana döndü. "Ne var? Yanlış bir şey mi söyledim?"

Tara başını iki yana sallayarak, "İçtiğinde patavatsız birine dönüşüyorsun," dedikten sonra ayağa kalkarak Karr'ı da beraberinde kaldırdı. "Sarhoş tanrıyı yatırmanın vakti geldi."

Karr'ın kızıl gözleri neşeyle kavrulurken, "Benimle yatacak mısın?" diye sordu.

Rae gülerek, "Sanırım sarhoş tanrıyı odasına ben götürebilirim," dedi. Kucağından indiğimde zarifçe oturduğu yerden kalktı, Karr'ın koluna girdiğinde savaş alanında yan yana çarpıştığı tanrıya kaşlarını çatarak baktı. "Ellerine sahip çıkacak ve benim erkek olduğumu hatırlayacaksın. Yoksa seni Sparta'ya kadar kovalarım."

Karr homurdanmaya benzer bir ses çıkarttıktan sonra Rae'nin kendisini taşımasına izin verdi. Arkalarından, "Odaya geçiyorum," diye seslendiğimde Rae bana çapkın bir gülüşle karşılık verdi ve iki tanrı birlikte şölen salonunu terk ettiler.

Onların gidişinin ardından ben de bakışlarımı salonda gezdirdim. Apollon yerinden kalkmış, Hermes'in yanına giderek habercilerin ve hırsızların tanrısıyla derin bir sohbete dalmıştı. Fakat her ne kadar tüm dikkati Hermes'in üzerindeymiş gibi görünse de bir gözünün daima benim üzerimde olduğunun farkındaydım. Bunu tüm yemek boyunca yapmıştı; hareketlerimi kafasında ölçüp biçmiş, kendince bir değerlendirmeye almıştı.

Rae'nin kadehinde kalan yarım şarabı başıma diktikten sonra ben de şölen salonundan ayrıldım ama Apollon'un arkamdan geldiğini duyunca taş koridorda daha fazla ilerlemeden durdum. Derin bir nefes aldım ve, "Sendin," diye fısıldadım. Bana bir cevap vermeyince arkamı dönerek ona baktım. "Ruhumu saklayan ve beni Zeus'tan kurtaran sendin."

Apollon başını sallayarak beni onaylasa da hiçbir şey söylemiyordu. Serin bir rüzgar koridorda dolandı, tavandan sarkan renkli kumaşları havalandırdı. Güz artık varlığını iyiden iyiye belli ederken ruhum çaresizce yazı arıyordu.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now