Bölüm 3, İçtiğimde Senden Kehaneti

60.9K 4.8K 3.9K
                                    

 Bölüm 3, İçtiğimde Senden Kehaneti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 3, İçtiğimde Senden Kehaneti

  Karanlıkta nefes alışlarım sıklaşırken Rae'nin tenimin üzerine örtülen tenini her ayrıntısıyla hissedebiliyordum. Nefes aldıkça yükselip alçalan göğüs kafesi sırtıma değiyor, ılık nefesi boynumu okşuyordu.

  Göğsümdeki elini indirdi, parmakları bileklerime dolandı. "Mara." Onun ağzından ismimi duymak eski bir ilahiyi dinlemeye benziyordu. Sesi hem ruhumu okşuyor hem de içimi korkuyla dolduruyordu. "Benden korkuyor musun?"

  Yutkundum, zor da olsa, "Evet," diye yanıtladım onu.

  Hafifçe güldü. "Güzel," dedi ve bileklerimdeki parmakları yavaşça hareketlendi. "Keşke tanıştığımız gün benden korksaydın."

  Birkaç nöbetçi daha gürültüyle önümüzden geçip gitti, onların güneşin doğuşunu kutsamak için biraz sonra uyanacak rahiplerle rahibelerin yanına gittiğini çok iyi biliyordum.

  Bedenimi sıkıca sararak yüzümü ona döndürdü. Siyah gözleri şafağı bekleyen alacakaranlığın altında parlıyordu. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında düzgün burnu benimkine değdi. "Sen ölüsün," dedim bir nefeste. "Seni öldürmüş." Bana cevap vermedi, sadece sustu. "Zihnimin içinde misin?"

  Bir saniye bile düşünmeden, "Her yerindeyim," dediğinde nefesim kesildi. Bunu hissetmiş olacak ki dudakları tatminkar bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrıldı. "Demek evleniyorsun, benim gelinim olduğunu söylüyordun."

  Havanın karanlığı kırılırken onun suratındaki gölgeler hala yerli yerindeydi. "Gelinin olmamı istemedin."

  Rae'nin bakışları tüm suratımda dolaştı. "Seni istemediğimi hiç söylemedim." Uzanıp koyu saçlarımda parmaklarını gezdirdi. "Asla onun olamayacağını biliyorum," dedi en az rüzgar kadar hırçın bir sesle. "Beni kendine bağladın."

  Ona karşı çıkarak, "Bizi birbirimize bağladım," dedim.

  "Bir tanrı ve bir ölümlü, üstelik başkasının gelini." Bileğimi saran parmakları sıkılaştı, dokunuşu tenimin içine gömüldü. "Tehlikeli bir oyun bu Mara."

  Haklıydı, haklı olduğunu çok iyi biliyordum. Her şeyi ben başlatmıştım. Benim küçük bir hatam ve devamında gelen hatalar silsilesi. Prometheus gibi bir dağın tepesinde her gün yüreğimin yenmesini hak ediyordum ben.

  Güneş yavaş yavaş tapınağın üzerinde doğmaya başladı, Rae nefretle güneşi seyretti. Kaşları çatıldı, uzun kirpikleri kapandı. "Mutlu ol," dedi ve gözlerini yeniden açtı. "Bu çok kısa sürecek olsa da." Ardından güneş saklandığımız kuytu köşeye ulaşamadan gölgelerin içinde kayboldu.

☼☼☼

  Naia'nın vücudumu yıkayan elleri yumuşacıktı. Sabunlu su parmaklarının arasından kayıp gidiyor, tenimin kuytu köşelerine ulaşarak beni temizliyordu.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin