2. Yadigar: Kabul Edilme

Start from the beginning
                                    

"Şu an zamanı değil anne, kızım can çekişirken değil." diyen annem son derece haklıydı. Bunu söylemek için ağzımı açmıştım ama dudaklarımdan sadece anlamsız mırıltılar dökülmüştü.

"Rahatlatmak için yollar var ama." dedi Watchman kurtarıcı olarak. Sonra Rhiannon'a ait olmayan bir kadının sesi geldi.

"Küvet hazır."

Olduğum yerden kaldırıldığımı hissetmemle annemin haykırışını duydum.

"Nereye götürüyorsunuz!" Annemin sesinin ekosu oldukça geriden geliyordu, ondan uzakta güvende olamayacağım düşüncesi ile çırpındım ama etrafımdaki kollar buna izin vermedi.

"Yadigarı onu kabul edene kadar burada kalacak." dediğini duydum bir başkasının. Yadigarım mı?

"Sakin ol Gezgin'in kızı, bu acını biraz olsun dindirecek." Başka bir şefkat dolu kadın sesinin ardından birinin saçlarımı okşadığını hissettim. Annemi istediğimi söylemeye çalıştım ama bedenim izin vermedi. Tek kelime dahi dudaklarımdan dökülmedi. Etrafımdaki gürültü anlamsızlaşmaya başladı, annemle Rhiannon'un sesleri birbirine karıştı. Kavga mı ediyorlardı? Bana mı seslenmeye ulaşmaya çalışıyorlardı? Bilmiyordum. Çünkü hissettiğim tek şey soğuk bir suyun içine bırakıldığım olmuştu. Soğuk tüm uzuvlarımı diken diken işgal ederken bilincim acıdan muaf kalmanın huzuru ile kapanmıştı.



˚*・༓☾  ☽༓・*˚



"Tekrar gelmene şaşırdım."

Bilincim bir çiçek gibi duyduğum boğuk sesin etrafında açıldı, tomurcuklandı. Yine o karanlık boşluktaydım ve yine o ses benimle konuşmuştu. O zamanki sorumu yineledim.

"Kimsin sen?"

Ses duraksadı, ne yapacağını bilemiyor olduğunu hissettim. Evet, hissetmiştim. Sanki kendi duygularımmış gibi net ve dürüst... Sesin duygularını hissedebildiğimi anladığımda içimi bir korku kapladı. Akıl Oyunları benzeri bir halüsinasyon yaşıyor olamazdım değil mi?

"Bilmiyor musun gerçekten?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. Göremese bile onun da benim duygularımı hissedebileceğini biliyordum. İçgüdüsel olarak bir bağın iki ucunda olduğumuzu kavramıştım ve bu çok... Doğal hissettiriyordu? Gerçekten kafayı yemiş olmalıydım.

"Bu cahil ayakları bir taktik mi? Seni görüp kabul etmeye gelmem için? Teşekkür ederim ama almayayım tatlım." dediğini duyduğumda söylediği hiçbir cümleye anlam veremedim. Cahil mi? İkimiz de sorularla doluyduk, onun da en az benim kadar karışmış düşünceleri olduğunu görebiliyordum. Ben cahilsem o da benim kadar mevcut durumumuz hakkında bilgisizdi. Sadece o benden daha iyi maskeliyordu, daha profesyoneldi. Bu adam kim bilmiyordum ama boşlukta süzülürken benimle tek iletişim kurabilen oysa buradan kurtulmak için onunla iş birliği yapmam gerektiği açıktı. Aklımı yitiriyor olabilirdim belki ama bu sesle bağım bir amaca hizmet ediyor olmalıydı.

"Ne diyorsun sen? Hiçbir şey anlamıyorum. Hem ne kabul etmesi? Tekrar soruyorum nesin ve kimsin?" diye karşıt sorularımı yönelttim. Karşımdaki her ne ise kendi içinde büyük bir ikileme düştü. Bağımızdaki dürüstlük ikimiz için de yeterli bir kanıttı, bunu o da biliyordu. Aklıma ruhum parçalanıyormuş gibi hissettiğim an geldiğinde onun kim olduğunu bir kenara bırakıp yardım istemeye odaklandım.

"Bak nerede olduğumu bilmiyorum, annemin bahsettiği diyarın böyle karanlık bir boşluk olmadığından eminim." dedim kendi durumumu özetleyerek. Belki anlatırsam yardımcı olmak isterdi. "Benim dünyamda sihir yok, büyülü aynalar veya konuşan ışık hüzmeleri yok." Aklıma Clio'nun büyüleyici silueti düştüğünde Rhosin'e ilk yolculuğun zor olacağını söylediğini anımsadım. "Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Rhosin'e nasıl gideceğimi de... Bana yardım edebilir misin?"

RHOSİNWhere stories live. Discover now